Please contact us; WhatsApp : +90(533) 312 54 29

E-posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Diyaliz Hastalarında Hipertansiyon

Kan basıncı ne demektir? 

Kalpten pompalanan kanın organlara ulaşıp onlara oksijen ve besinleri götürebilmesi için atar damarların içinde belirli bir basınçla iletilmesi gereklidir. Bu basınç insanlarda genellikle sabit değerler içinde tutulur. 

Bir tansiyon aleti ile belirlenebilen bu değerlerden daha yüksek olanına "büyük" veya "sistolik" kan basıncı, daha düşük olanına ise "küçük" veya diyastolik kan basıncı adı verilir. 

Bu basınçlar insanlar arasında farklılık gösterir ve ortalama olarak büyük tansiyon için 120 mmHg, küçük tansiyon için 80mmhg 'dir. Kan basıncının yükselme göstererek 140/90mmHg değerini geçmesine "yüksek tansiyon" veya "hipertansiyon" adı verilir. 

Kan basıncı ne zaman ölçülmelidir? 

*Kan basıncı ayarı iyi yapılmış bir tansiyon aleti ile kişilerin rahat oldukları, gerginlik hissetmedikleri bir zamanda ölçülmelidir. 
*Diyalize giren hastalardan zaman zaman diyaliz seanslarında yapılan ölçümlere ek olarak evde kan basıncı izlemi yapmaları istenebilir. Böylece antihipertansif tedavi daha iyi düzenlenebilir. 

Kan basıncı ne zaman ölçtürülmemelidir? 

- Yemekten sonra 
- Sigara içtikten sonra 
- Alkol içtikten sonra 
- İnsanın aşırı heyecanlı, üzgün veya sinirli olduğu anlarda 
- Nezle ve grip ilaçlarını kullanırken 
- Efordan sonra (20-25 dakikalık istirahattan sonra ölçülmelidir.) 

Böbrek yetmezliği ile kan basıncı yüksekliği arasında ilişki nedir? 

Hipertansiyon böbrek yetmezliğinde sık rastlanan bir bulgudur ve kronik böbrek yetmezlikli hastaların yaklaşık %80 'ninde hipertansiyon bulunur. Böbrek hastalarında hipertansiyon böbrekteki hasarın artmasında önemli role sahiptir. Tansiyon düşürücü tedavinin böbrek yetmezliğinin ilerleme hızını azalttığı gösterilmiştir. 

Kan basıncı yüksekliği organları nasıl etkiler? 

Yüksek kan basıncı vucuttaki tüm damarlarda atherosklerozu (damar sertliği) hızlandırır. Bunun sonucu olarak pek çok organ ve sistemde yaşamsal sorunlara neden olabilir. Ayrıca devamlı yüksek basınca karşı pompa işlevini sürdüren kalpte yapısal ve fonksiyonel değişiklikler gelişir. Atherosklerozu hızlandıran ve düzeltilmesi gereken diğer faktörler arasında diabet hastalarında yüksek kan şekeri, sigara kullanımı, kan yağlarında yükseklik olması sayılabilir. 

Kan basıncı yüksekliğine bağlı oluşabilen sorunlar nelerdir? 

- Böbrekleri kimsen fonksiyon gören hastalarda zamanla bu fonksiyonun da kaybı 
- Kalbin sol karıncığında büyüme ve takiben kalp yetmezliği 
- Koroner kalp damarlarında hızlanmış atheroskleroza bağlı angina pektoris (Göğüs ağrısı) ve kalp krizi riskinin artması 
- Beyin kanamaları 
- Beyine giden damarlardaki atheroskeroza bağlı olarak beynin kanlanmasında azalma nedeniyle gelişen inmeler 
- Göz damarlarındaki sorunlara bağlı görme kaybı 
- Bacak damarlarındaki daralmaya bağlı bacak ağrıları ve uzuv kaybına yol açabilen yaralar oluşması 

Böbrek yetmezliğide hipertansiyon nedenleri nelerdir? 

- Vücutta su fazlalığı 
- Vücutta tuz birikimi 
- Paratiroid bezin fazla çalışması 
- Damarsal değişiklikler 
- Çeşitli atık maddelerin birikimi 
- Kan basıncı düzenlenmesinde rol olan bazı sistemlerin çalışmasının artması veye azalması 
- Eritropoetin tedavisi 

Böbrek hastalarında hipertansiyon nasıl önlenebilir? 

Böbrek hastalarında tansiyon düşürülmesinde ilaç tedavisi kadar önemli olan bir tedavide vücut suyunun kontrolüdür. Vücuttaki su ve tuz fazlalığı kan basıncını yükseltir. Vücuttaki fazla suyu artık maddelerle beraber vücuttan uzaklaştırma görevi yapan böbreklerin çalışmaması bu hastalarda suyun atılamayıp vücutta birikmesine neden olur. Vucutta normalden fazla su olması hipervolemi (volüm fazlalığı) olarak adlandırılır. 

Hipervolemi nedenleri nedir? 

* Sağlıklı böbreğin görevlerinden biri de aldığımız sıvıyı dışarıya atmaktır. Böbrekler hastalanıp görevlerini yapamayınca alınan sıvı diyalizle atılır. Ama yine de fazla sıvı vücutta birikebilir. 
* En önemli neden tuz alınmasıdır.Tuz vücutta suyun tutulmasına ve susuzluk hissinin artmasına neden olarak hipervolemiye katkıda bulunur. 

Vucutta fazla sıvı olduğu nasıl anlaşılır? 
* Tansiyonunuz yükselir. 
* Kilonuz artar 
* Bacaklarda, ellerde ve göz etrafında şişlikler oluşur. 
* Boyun damarlarında dolgunluk gözlenir 
* Nefes almakta güçlük çekilir 
* Yatarken daha fazla yastığa ihtiyaç duyulur 
* Merdiven çıkarken zorlanırsınız 
* Yüksek tansiyona bağlı başağrısı olabilir 

Diyalize giren hastada hipertansiyon tespit edildiği zaman ilk düşünülecek olan nedir? 
* Kuru kilosunun olması gerekenden daha üst düzeyde olduğu düşünülmelidir. 

Kan basıncı yüksek olan diyaliz hastasının tedavisinde neler yapılmalıdır? 
* Öncelikle hastaların ideal kuru ağırlıklarının yeniden belirlenmesi gerekir. Bunun için değişik teknikler kullanabilirse de çoğunlukla diyaliz hekimleri kan basıncı normale gelene değin kontrollu ve yavaş bir şekilde diyaliz çıkış kilonuzu aşağıya çekerek ideal kiloyu belirlemeye çalışabilir. 
* Kuru ağırlığı aşağıya çekmek için ;

1) Tuz ve su alımı azaltılarak iki diyaliz arası kilo alımı 2-2,5kg'ın altına indirilmelidir 
2) İdrarı olan hastalarda diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar verilerek idrar miktarı artırılmaya çalışılabilir 
3) Yavaş ve kontrollü bir şekilde diyalizde çekilen sıvı miktarı artırılarak hastanın diyaliz çıkış kilosu aşağı çekilebilir. 
4) Diyaliz seanslarına kuru kilo azaltımını tolere edemeyen hastalarda diyaliz süresini uzatma ve ek diyaliz seansı yapma gereksinimi duyulabilir. 

* Nadiren bu tedbirlerden sonra kan basıncı kontrol altına alınmayan hastalarda tansiyon düşürücü ilaçların kullanılması gerekebilir. 

Kan basıncını kontrol altında tutmak için hastaların yapması gerekenler nelerdir? 

* Tuz ve su kısıtlamasına uyarak iki diyaliz arası kilo alımını 2-2,5kg'ın altında tutmak 
* Evde düzenli kan basıncı izlemi yapmak 
* Diyaliz seansını aksatmamak ve diyaliz süresi tamamlanmadan diyalizden çıkma isteğinde bulunmamak 
* Kuru ağırlığın aşağı çekildiği zamanlarda diyaliz süre ve sıklığında yapılan artışları anlayışla karşılamak 
* İlaçları aksatmadan kullanmak

Anemi ( Kansızlık Tedavisi )

Böbrek yetmezliğiniz olduğu için muhtemelen kansızlığınız da vardır. Anemi sizi yorgun yapar. Çoğu hastada anemi böbrekte yapılan eritropoetin (EPO) denilen bir hormonun salgılanmasındaki bozukluktan meydana gelir. Bu hormon vücudunuza kan yapmasını söyler.

Kırmızı kan hücreleri tüm vücut kısımlarına oksijen taşıdığı için çok önemlidir. Aneminizin tedavisinin size şu gibi önemli faydaları vardır:

- Kalp problemlerinizin olma riskini azaltır.

- Enerji seviyenizi artırır.

- Hayat kalitenizi artırır.

- Egzersiz kabiliyetinizi artırır.

Diyalizdeki yaşam sürenizi uzatır.

Birçok böbrek hastasına daha diyalize girmeden anemi tedavisi gerekebilir. Aneminizin erken tedavisi kendinizi daha sağlıklı hissetmenizi ve diyaliz gerektiği zaman daha iyi durumda olmanıza yardımcı olur.

Aneminizin olduğunu saptamak için doktorunuz hematokrit denen kan tetkikini yaptırır. Bu test doktorunuz kırmızı kan hücrelerinin sayısını söyler. Normal hematokrit değeri kadınlar için 35 ile 47 ; erkeklerde 40 ile 52 arasındadır. Böbrek hastalarının çoğunda hematokrit 33'ün altındadır ve tedaviye ihtiyaç vardır.

ANEMİ TEDAVİSİNİN HEDEFİ NEDİR?

Epo tedavisi kırmızı kan hücrelerinizi arttırarak kendinizi daha az yorgun ve enerjik hissetmeniz için yapılır. Tedavinizin hedefi hematokritiniz 33-36 düzeyine çıkarmaktır. Bu sizin hedef değeriniz olarak ifade edilir. Diyaliz ekibiniz hematokritinizi düzenli aralıklarla kontrol edecektir. Hematokrit değerinizi öğrenin ve diyaliz takip kartınıza kaydedin. Eğer hematokritiniz normalden düşükse doktorunuzla konuşun.

EPO NASIL KULLANILIR?

Anemi tedavisine başlamadan önce doktorunuz aneminin gerçek nedenini araştırmak için bazı testler yapar. Eğer aneminin nedeni Epo düşüklüğü ise bu hormonun insan yapısı şekli ile tedavi edilmeniz gereklidir. Birçok hastada Epo'nun subkutan injeksiyon denen cilt altına verilmesi daha etkilidir. Kendi kendinize iğnenizi yapmayı öğrenebilirsiniz.

Epo diyaliz esnasında setlerden de damar yoluna verilebilir, fakat o zaman muhtemelen daha yüksek doz gerekir.

DEMİR İLACI NASIL VE NE İÇİN KULLANILIR ?

Epo alan birçok hasta ilave olarak demire de ihtiyacı vardır. Demir Epo ile beraber vücudun kırmızı kan hücresi yapması için gereklidir. Demir damar yolundan (İV) verildiğinde daha etkilidir. Bu diyaliz esnasında venden veya setlerden verilerek yapılır. Bazı hastalar yeterli demir ağızdan hap şeklinde vermekle de sağlanabilir.

Diyaliz ekibiniz demir durumunuzu tayin edebilmek için iki testten yararlanmaktadır.

Bunlardan biri TSİ (Transferin satürasyon indeksi), diğeri ise ferritindir :

TSİ düzeyi 20 den az , 50 'nin üstünde olmamalıdır.

Ferritin düzeyi ise en az 100 olmalı ve 800 'ün üstüne çıkmamalıdır.

Diyaliz ekibinizden TSİ ve ferritin neticelerini isteyiniz. Normal dışı neticeler için diyaliz ekibinizden açıklama isteyiniz.

Laboratuvar Tahlillerinin Anlamları

Kt/V ve URR :

Hedef Kt/V değeri olan 1.2'ye veya URR değeri en az %65'e gelene kadar hiçbir diyaliz tedavinizi atlamayın. Size önerilen sıklık ve süreye uyun. Diyetinize ve size izin verilen sıvı miktarının üstüne çıkmamaya gayret edin.

TDBK ve Ferritin 

TDBK (Total Demir Bağlama Kapasitesi) ve ferritin vücudunuzdaki demir miktarı hakkında bilgi veren ölçümlerdir. TDBK değerinizin yüzde 20'nin altında 50'nin de üstünde; serum ferritin düzeyinin ise 100'ün altında 800'ün üstünde olmaması gerekir. Hedef demir değerine ulaşabilmek için ekstra demire ihtiyaç duyabilirsiniz. TDBK ve ferritin durumunuza göre 1-3 ayda bir kontrol edilir. 

Parathormon 

Vücudunuzdaki kalsiyum ve fosfor dengesinin kötü olması paratiroid (PTH) hormonunun yükselmesine neden olur. PTH değeri her 3 ayda bir kontrol edilir. Doktorunuza ve diyetisyeninize PTH değerinin yükselmemesi için kalsiyum ve fosfor düzeyinizi nasıl muhafaza etmeniz gerektiğini sorunuz. 

Albumin 

Bu her gün yediğiniz yemeklerde bulunan proteinden, kalori yardımı ile meydana gelir. Düşük albumin kafi miktarda proteinli ve kalorili gıda yememekle olur ve enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına yol açar. Sağlığınızı korumak için doğru ölçüde proteini nasıl alacağınızı diyetisyeninize sorun. 

Potasyum 

Çok yüksek veya çok düşük potasyum düzeyleri kalp problemlerine hatta kalp durmasına neden olur. Potasyum için izin verilen diyetinize uyun. Potasyumdan zengin ve fakir gıdaları mutlaka öğrenin. 

Hematokrit 

Bu değer vücudunuzda yapılan kırmızı kan hücrelerinin sayısını yansıtır. Düşük hematokrit kansız olduğunuzu gösterir. Kansızlığınızın tedavisi için EPO denen bir hormon ve ilave demir almanız gerekir. Hematokritiniz 33-36 değerine gelince kendinizi daha az yorgun ve daha enerjik hissedeceksiniz. 

Hematokritiniz EPO tedavisi başlandığında l - 2 haftada bir, hedef değere ulaştıktan sonra 2-4 haftada bir kontrol edilir. 
Hemoglobin.... : Bu değer kırmızı kan hücrelerinin içinde vücudunuzdaki tüm hücrelere oksijen sağlayan bölümüdür. Hemoglobin düzeyiniz de size kansızlığınız hakkında bilgi verir. 

Kalsiyum 

Kuvvetli kemikler için gereklidir. Kalsiyumunuzun düşük olmaması için doktorunuzun tavsiyesine göre kalsiyum tamamlayıcılar kalsitriol (vitamin D) kullanınız. Fosforunuzun normal düzeyde olduğundan emin olun. 

Fosfor 

Yüksek fosfor düzeyi kemiklerinizi zayıflatır. Diyetinize uyduğunuzdan ve her yemekte fosfor bağlayıcı kullandığınızdan emin olun.

Böbrek Yetmezliği Nedir?

Böbreğin normalde yaptığı görevlerin kaybına böbrek yetmezliği denir.

Böbrek yetmezliği geliştiğinde böbreklerin şu görevlerinde önemli aksamalar olur:

* Zararlı (toksik) maddelerin vücuttan idrar yoluyla uzaklaştırılması
* Fazla suyun uzaklaştırılması
* Kan basıncının (tansiyon) kontrol edilmesine yardım
* Kan hücrelerinin yapımının kontrol edilmesine yardım
* Kemiğin güçlenmesine yardım

Sağlıklı bir tek böbrek tüm bu görevleri yerine getirebilir. Kişide böbrek yetmezliğine ait şikayet ve bulguların oluşması için her iki böbreğin de görevlerini yapamaması gereklidir. Bu görevlerin yerine getirilmesindeki aksama ilerleyici ve geriye dönüşsüz olarak meydana gelirse bu duruma kronik böbrek yetmezliği adını veriyoruz. Ancak görev kaybı saatler veya günler içinde meydana geliyorsa ve geriye dönüş ihtimali varsa, bu duruma akut böbrek yetmezliği diyoruz. 

KRONiK VE AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ AYIRIMININ ÖNEMI NEDiR? 

Akut böbrek yetmezliği, böbreklerin görevlerinde çok kısa bir zaman içinde meydana gelen ve geriye dönüşü mümkün olabilen işlev kaybıdır.Zamanında tanınarak, uygun tedavisinin yapılması ile hastanın sonraki yaşamında böbrekleri tamamen normal olarak çalışabilir. Ayrıca kronik böbrek yetmezliği nedeniyle takip edilen hastalarda da hastalığın seyri sırasında araya giren ateşli hastalıklar, bazı ilaçlar, aşırı su kaybı gibi çeşitli durumlar da böbrek görev kaybını hızlandırabilir ve yine zamanında müdahale ile bu hızlı ilerlemeyi durdurmak mümkün olabilir. 

BÖBREK YETMEZLİĞİNE BAĞLI BULGULAR NELERDİR? 

"Kendimizde böbrek hastalığı olduğunu nasıl anlarız?" sorusuna, "Bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz?" cevabını vermek oldukça güçtür. Ne yazık ki hem hastalığın bulguları kendine özgü değildir, hem de çoğu kez böbreklerin görev kaybı normalin %1 O'una kadar düşmedikçe ortaya çıkmaz. krampları, nefes darlığı, uyku bozukluğu, cinsel bozukluklar nedeniyle doktora başvurmaktadır. 

Aslında çoğu kez hastaların doktora başvurmaya gerek duymadığı ve ancak daha sonradan düşünüldüğünde hatırlanan önemli bozukluğu gelişmektedir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır: 


* Vücutta aşırı miktarda su ve çeşitli atık maddelerin birikimi 
* Proteinlerin yıkılması sonucunda oluşan maddelerin vücuttan atılamaması 
* Beslenme bozukluğu 
* Hormonal dengesizlikler 

BÖBREK YETMEZLİĞİNİN NEDENLERi NELERDiR? 

Böbrek yetmezliğine neden olan çok sayıda hastalık vardır. Ancak sık

görülen nedenler şunlardır: 
* Glomerülonefritler 
* Diyabet (şeker hastalığı) 
* Ailesel hastalıklar (Polikistik böbrek hastalığı vb.) 
* Hipertansiyon 
* Amiloidoz 
* İdrar yollarında tıkanma 

Glomerülonefrit nedir? 

Özellikle glomerüllerin daha fazla etkilendiği böbreğin iltihabı durumudur. Ancak tek bir hastalık değildir, çeşitli tipleri vardır. Genellikle hastada belirgin bir rahatsızlığa yol açmazlar; ancak yapılan idrar testlerinde bozukluk tespit edildikten sonra tanısı konur. Bazı hastalarda idrarla aşırı protein (albümin) kaybı ve vücutta şişme ile tanımlanan "nefrotik sendrom"a yol açabilir. Bu olaylar genellikle yavaş gelişir, ancak bazen de günler, hatta saatler içinde glomerülonefrit gelişebilir. Bu şekilde gelişirse akut glomerülonefrit adı verilmektedir. Tüm glomerülonefrit şekilleri kronik böbrek yetmezliğine ilerlemez. Bir kısım glomerülonefritte tedavi ile hastalığın iyileşmesi, bir kısmında ise ilerlemesinin yavaşlatılması mümkün olabilmektedir. Hastalığın teşhisi ve tedavisinin planlanması için böbrek biyopsisi yapılmalıdır. 

Polikistik böbrek hastalığı nedir? 

Polikistik böbrek hastalığı böbrek yetmezliğine neden olan ailesel hastalıklardan en sık görülenlerinden birisidir. Bu hastalıkta böbreklerde içleri berrak sıvı ile dolu olan, kist adı verilen çoksayıda kesecik bulunur. Böbreklerde polikistik böbrek hastalığı dışında da kistler bulunabilir. Böbreğin kistik hastalıkları ailevi geçen ve ailevi geçmeyen kistik hastalıklar olarak iki gruba ayrılabilir. Ailevi olarak geçen polikistik böbrek hastalığı ise baskın ve çekinik geçen tiplere ayrılır. Basit böbrek kistleri tek ya da çok sayıda olabilen ve en sık karşılaşılan kistlerdir. Yaşla beraber görülme sıklıkları da artar ve çoğunlukla herhangi bir şikayete yol açmadan, yapılan incelemelerde rastgele saptanır. Bunun dışında böbrek hastalarında ve diyaliz hastalarında da kist görülme sıklığı artmıştır. Polikistik böbrek hastalığı genellikle erişkin yaşlarda açığa çıkar. Böbrek kistlerinin yanı sıra karaciğerde de kistler, beyin damarlarında balonlaşma (anevrizma) ve hipertansiyon bulunur. Hastalık şikayete yol açmayabilir ve tesadüfen tetkik yöntemleri ile veya aile incelemesinde tespit edilebilir. Erken evrede ancak idrar incelemesi ile saptanabilen idrarda kan (hematüri) ve protein olabilir. Bunun dışında ağrı, kanama, iltihap gibi bulgulara da yol açabilir. Hipertansiyon erken bulgulardan birisidir. Böbrek yetmezliği gelişen hastaların yaklaşık % 5O'sinde hipertansiyon bulunur. Karaciğerde kistler genellikle böbrek kistlerinden sonra gelişir ve yaşla görülme sıklığı artar. Karaciğer kistleri genellikle şikayete yol açmaz ve karaciğer testlerinde bozukluk görülmez. Beyin damarlarındaki anevrizmalar (balonlaşma) hastaların %5'inde görülür. Genellikle 5 mm'den küçüktür ve kanamaya yol açmazlar. Teşhis, aile öyküsü ve ultrasonografide böbrek kistlerinin görülmesi ile konur. Polikistik böbrek hastalığı olanların çocuklarında da hastalığın ortaya çıkma riski %50'dir. Bu nedenle aileler genetik danışmadan yararlanabilirler. 

Şeker hastalığı (Diyabet) nedir? 

Diyabet (şeker hastalığı) kan şekerini düzenleyici hormon olan insülinin eksikliği veya dokulardaki etkisizliği sonucu gelişen ve bir çok organı etkileyen bir hastalıktır. 

Şeker hastalığı tanısı nasıl konur? 

1. Açlık kan şekerinin en az iki defa l26 mg/dL ve üzerinde olması 
2. Çok su içme, çok idrara gitme, çok yemek yeme gibi şikayetlerle beraber kan şekerinin 200 mg/dL veya üzerinde olması 
3. Şeker yükleme testinin ikinci saatinde kan şekerinin 200 mg/dL veya üzerinde olması Şeker hastalığı pek çok organı etkiler, ancak en sık etkilenen organ ve sistemler şunlardır: 

Göz 
Böbrekler 
Kalp-damarsistemi 
Sinir sistemi 

Şeker hastalığında göz: Sırasıyla damarlarda genişlemeler ve küçük balonlaşmalar, damarların geçirgenliğinde artma, damarsal tıkanmalar, yeni damar oluşumları, göz içinde kanamalar meydana gelebilir. Zamanla görme kaybı gelişebilir. Gözdeki bu değişikliklerin şiddeti kan şekeri değerleri yükseldikçe artar. 

Şeker hastalığında kalp-damar sistemi: Diyabette damar daralmasına (ateroskleroz) ve buna bağlı koroner damar hastalığı, kalp krizi, bacak ya da kol damarlarında hastalık, gangren, böbrek damarlarında daralma gibi olaylar artar. Ayrıca diyabetli hastalarda sıklıkla bulunan hipertansiyon da bu olayları arttırmaktadır. 

Şeker hastalığında sinirler: Tıpkı böbrek yetmezliğinde olduğu gibi bir veya daha fazla sinirde etkilenme görülebilir. Ayrıca benzer şekilde mide, bağırsak, mesane gibi organların çalışmasını düzenleyen sinirler de etkilenebilir. Hastalarda ellerde ve ayaklarda uyuşma, kramp, yanma tarzında ağrılar olabilir. Sinirlerin etkilenmesi nedeniyle hissin ve ağrı duyusunun azalması veya kaybolması yaralanmaların fark edilmesine enge! olur. Bu nedenle şeker hastalarında ayaklarda kolayca yaralar gelişir. 

Şeker hastalığında böbrekler nasıl etkilenir? 
Diyabete bağlı böbrek yetmezliği pek çok ülkede böbrek yetmezliğinin en önemli nedenidir. Yaşlı insanların sayısının artması, şeker hastalarının yaşam süresinin artışı ile bu oran giderek artmaktadır. 

Şeker hastalarında böbreklerin etkilenmesinin evreleri 

Evre 1: Böbrek büyüklüğü ve süzme görevi artmıştır. 
Evre 2: Böbreğin süzme görevi normaldir veya artmıştır. 
Evre 3: İdrarda protein çıkmaya başlar. Bu dönem en önemli dönemdir.

Bu dönemde yapılan müdahalelerle ilerleme önlenebilir. 
Evre 4: Artık idrarla protein kaybı belirgin hale gelmiştir (günde 300 mg'ın üzerindedir), genellikle birlikte yüksek tansiyon bulunur. 

Evre 5: Böbrek yetmezliğinin geliştiği dönemdir. Böbreğin süzme görevi azalmıştır. 

Şeker hastalığında böbrek yetmezliğinin ilerlemesini kolaylaştıran faktörler nelerdir? 
* Ailevi yatkınlık 
* Hipertansiyon varlığı 
* Proteinüri (idrarla protein kaybı) 
* Kan şekeri yüksekliği 
* Sigara içilmesi 

Şeker hastalığında böbrek hastalığına karşı ne gibi önlemler alınabilir? 
Kan şekerinin iyi kontrolü böbrek hastalığının hem gelişimini azaltır, hem de ilerlemesini yavaşlatır. Hipertansiyon hastalığın ilerlemesinde önemli bir role sahiptir. Şeker hastalarında diyastolik kan basıncı (küçük tansiyon) değerinin 85 mmHg'nın altında tutulması, kalp ve damarların etkilenmesine bağlı olayların önlenmesinde önemlidir. Şeker hastalarında hipertansiyon ilacı seçimi önemli olup, bazı ilaçların tansiyonun kontrolünü sağlaması yanı sıra böbrek üzerinde yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Diyabetik hastalarda başka nedenlerle de böbrek yetmezliği gelişebileceği unutulmamalıdır. 

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİNDE HANGİ SİSTEMLER ETKİLENİR? 

Sinir sistemi 

Psikiyatrik bozukluklar 


Böbrek yetmezliği hastalarında hem hastalığın kendisi, hem de uygulanan tedavi önemli bir stres nedeni olup, psikiyatrik sorunlar sık görülmektedir. Haftalarda psikolojik stresin önemli nedenleri diyete uyumun güçlüğü (düşük tuz, düşük protein içerikli ve özellikle diyaliz hastalarında su kısıtlaması) ve tedaviye bağımlılık durumudur. Depresyon en sık görülen psikolojik problemdir. Umutsuzluk, işe yaramama duygusu, yeme ve uyku bozuklukları gibi bulguları olabilir. Bunların dışında anksiyete (sıkıntı hissi), cinsel bozukluklar gibi psikiyatrik bozukluklar da görülebilir. Beyin anormallikleri ve sinir iletiminde bozukluklar Böbrek yetmeziikli hastalarda en sık etkilenen sistemlerden birisi sinir sistemidir. Bu bozukluklar henüz diyalize girmeyen hastalarda olduğu gibi diyalize giren hastalarda da görülebilir. 

Böbrek yetmezliğine bağlı bilinç bozukluğu: Akut veya kronik böbrek yetmezlikli hastalarda merkezi sinir sistemine (beyin, omurilik, beyincik) ait çeşitli bulgu ve şikayetlerin olduğu durumları tanımlamada kullanılır. Genellikle çok ileri böbrek yetmezliğinde görülür. Uykuya eğilim, olayların yer ve zamanlarını karıştırma, bilinç bulanıklığı, nöbetten komaya kadar ilerleyen bulgular gelişebilir. Ayrıca konuşma bozukluğu, kaslarda kasılmalar olabilir. 

Diyalize bağlı bozukluklar: Böbrek hastalığının kendisine değil, ama diyalize bağlı bazı rahatsızlıklar da olabilir. 

1. Diyalize bağlı dengesizlik sendromu: Genellikle hemodiyalizle tedavi edilen genç hastalarda görülür. Diyalize yeni başlanan hastalarda daha sıktır. Baş ağrısı, bulantı, kusma, kas seğirmesi, görme bozukluğu, hipertansiyon, ellerde titreme, nöbetler gibi bulgular meydana gelir. 
2. Diyalize bağlı bunama 
3. Zihinsel fonksiyonlarda bozulma 

Sinir iletimi bozuklukları: Ya tek sinirin ya da birden fazla sinirin etkilenmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Sürtünme ve sivri isimlerin hissedilmesinin azalması, güç azalması, kaşıntı, ağrı, yanma hissi gibi şikayetlere neden olabilir. 

Diğer sinir sistemi bozuklukları: Yine sinir tutulumuna bağlı olarak ayağa kalkıldığında tansiyon düşüklüğü gelişebilir. Yani hasta ayağa kalktığında kan basıncı düşer ve baş dönmesi, göz kararması gibi şikayetlere neden olabilir. Bunun dışında terleme bozuklukları, sürekli düşük tansiyon, kalp atımında bozukluklar, mide-bağırsak çalışmasında bozukluk gibi çeşitli yakınmalar olabilir. 

Kalp ve damarlar: 

Kalp zarı iltihabı (perikardit): 
Kalbi ve yakınındaki damarları saran zarın (perikard) iltihabıdır. Böbrek yetmezliğinin kendisine bağlı olarak gelişebildiği gibi mikrobik nedenlerle, tüberküloz (verem) veya doğrudan bu zarları etkileyen çeşitli hastalıklar nedeniyle gelişebilir. Göğüs ağrısı, özellikle sırtüstü yatmakla artan nefes darlığı, kalpte atım bozukluğu gibi şikayetlere neden olabilir. Kalp yetmezliği ve koroner kalp hastalığı Böbrek yetmezliğine bağlı kalp hastalığı daha çok kalp kasının çalışmasında bozukluk veya kalbe gerekli kan akımmdaki eksiklik şeklinde görülür. Kalp hastalığına ait şikayetler göğüs ağrısı, nefes darlığı, vücutta şişlik (ödem), kalp atım bozukluğu gibi çeşitli şekillerde olabilir. 

Kalp hastalığında tedavi yaklaşımları şunlardır: 

* Kalp hastalığına neden olan faktörlerinin giderilmesi 
* Tansiyonun kontrolü 
* Serum yağ düzeylerinin düşürülmesi 
* Sigaranın bırakılması 
* Böbrek yetmezliğine bağlı nedenlerin kontrolü 
* Kansızlık tedavisi 
* Paratiroid bezinin fazla çalışmasının önlenmesi ve tedavisi 
* Yeterli diyaliz 
* Beslenme bozukluğunun önlenmesi 
* Böbrek yetmezliği için uygun tedavinin seçilmesi 

Tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) 

Kronik böbrek yetmezlikli hastaların yaklaşık %80'inde hipertansiyon bulunur. Tedavide vücutta sıvı fazlalığının önlenmesi önemli olup ayrıca çeşitli hipertansiyon ilaçları kullanılabilir. Hipertansiyon nedenleri şunlardır: 

* Vücutta su fazlalığı 
* Damarsal değişiklikler 
* Çeşitli atık maddelerin birikimi 
* Kan basıncı düzenlenmesinde rol olan bazı sistemlerin çalışmasının artması veya azalması 
* Eritropoietin tedavisi 

Akciğerler 
Kronik böbrek yetmezliğinde akciğerler de çeşitli şekillerde etkilenebilir. Akciğer iltihabı ve akciğerleri saran zarlar arasında sıvı toplanması görülebilir. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, öksürük, balgam akciğerlerde sorun olduğunu düşündüren bulgulardır. 

Kan sistemi 
Anemi (kansızlık) 


Anemi, böbrek yetmezliğinde oldukça sık görülen bir sorundur. Anemi, yorgunluk, egzersiz kapasitesinde azalma, zihinsel fonksiyonlarda azalma ve üşüme gibi şikayetlere yol açabilir. Böbrek yetmezliğinde görülen kansızlığın nedenleri : 

* Eritropoietin eksikliği (kırmızı kan hücrelerinin üretimini uyaran eritropoietin adlı madde %90 oranında böbreklerde yapılır;bu nedenle böbrek yetmezliğinde vücutta yeterince üretilemez) 
* Kırmızı kan hücrelerinin yaşam süresinin kısalması 
* Vücutta biriken çeşitli artık maddeler nedeniyle kemik iliğininkırmızı kan hücresi (eritrosit) üretiminde azalma 

Kanama ve pıhtılaşma bozuklukları: Kolay kanama kendini daha çok vücudun çeşitli bölgelerinde değişik derecelerde morarma veya döküntülerle gösterir. Ancak burun kanaması, mide kanaması, karın içine kanama gibi daha ciddi boyutlarda da olabilir . Böbrek yetmezliği hastalarında kanamaya eğilimin nedenleri kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin (trombosit) görevlerinin bozulması, damar yapısındaki değişiklikler ve kansızlığa bağlı değişikliklerdir. 

İskelet sistemi 
Böbreğin en önemli görevlerinden birisi de kemiklerin yapısının korunmasıdır. Böbrekler bunu kalsiyum, fosfor ve D vitamini arasındaki dengeyi sağlayarak yapar. Böbrek yetmezliğinde düzeyleri değişen bu vitamin ve mineraller nedeniyle kemik hastalığı gelişir. Böbrek yetmezliğinde kemik hastalığının en önemli nedenleri serum kalsiyum düzeyinin azalması, serum fosfor düzeyinin artması ve D vitamini üretimindeki azalmadır. Böbrek yetmezliği olan kişilerde değişik derecelerde kemik hastalığı görülür. Kronik böbrek hastalığına bağlı kemik hastalığında kemiklerde ağrı, kırıklar ve şekil bozuklukları dışında, kas güçsüzlüğü, kaşıntı, nadiren deride yaralar, çeşitli organ ve dokularda küçük kalsiyum birintileri (kemikleşme) görülebilir. 

Sindirim sistemi 

Böbrek yetmezliğinde sindirim sisteminin pek çok organı etkilenebilir. 

Ağız ve yemek borusu 

Ağız ve yemek borusu ile ilgili olarak nefesin kokması, ağızda kötü tat gibi şikayetler olabilir. 

Mide ve bağırsaklar 

Böbrek hastalarında mide ve bağırsak boyunca yayılabilen, derin olmayan ülserler (yüzeysel yaralar) ve küçük kanamalar görülebilir. Mide ve oniki parmak bağırsağında iltihap gözükebilir. Midede ülser görülme sıklığı da normal topluma göre daha fazladır. Mide ve bağırsak kaslarının çalışmasındaki bozukluklar sonucunda midenin boşalmasında gecikme, iştahsızlık, bulantı, kusma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. 

Karaciğer 

Karaciğerde viruslara bağlı iltihap, ilaçlara bağlı karaciğer zedelenmesi, karaciğere giden oksijen miktarında azalmaya bağlı hasar gibi bozukluklar bulunur.

Hemodiyaliz Nedir?

İleri derecede böbrek yetmezliğinde yiyeceklerimizin vücudumuzda parçalanması sırasında oluşan ve normalde idrarla atılan zararlı maddeler ve suyun fazlası atılamamakta ve vücudumuzda birikmektedir.Hemodiyaliz bu maddelerin vücudumuzdan uzaklaştırılmasını sağlayan bir tedavi şeklidir. Hasta kanı ince zardan yapılmış borucukların içinden geçirilir (diyalizör)ve zarın öbür tarafından geçen bir sıvıya (diyaliz solüsyonu-diyalizat) karışarak vücuttan uzaklaştırılmaları sağlanır. Hasta kanı en çok hastanın ön kolunda atardamarlarından biri ile toplardamarlarından birinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bir "fistül" aracılığı ile sağlanır. Hastaların "hemodiyalize girme gereği ortaya çıkmadan" bu fistüle sahip olmaları zamanı geldiğinde diyalizin hemen ve hasta açısından kusursuz şekilde başlayabilmesine yardımcı olur. Fistül oluşturma işlemi cerrahi olarak küçük bir müdahale ile gerçekleştirilir ve yaklaşık bir ay içinde fistül kullanıma hazır hale gelir. Fistülü bulunmayan hastalarda diyaliz gerektiğinde boyun ya da göğüs boşluğundaki kalın damarlara bir kateterin yerleştirilmesi ve fistül operasyonunun bundan sonra uygulanması gerekecektir. Aşağıdaki belirti ve bulgulardan biri ya da daha fazlası ortaya çıktığında ya da doktorunuz laboratuar tetkiklerinize bakarak sizi uyardığında diyaliz ihtiyacınız ortaya çıkmış demektir. 

- Uyku bozuklukları 
- Halsizlik 
- Bacaklarda, yüzde şişmeler 
- Nefes darlığı 
- Bulantı 
- İştahsızlık 
- Hıçkırık 
- Kilo kaybı 
- Anormal kanama 

"Hemodiyaliz", diğer bir diyaliz metodu olan ve karın boşluğuna bir kateterin yerleştirilmesi yolu ile hastaneye ya da diyaliz merkezine ayda bir kez giderek evde uygulayabileceğiniz "periton diyalizi" ve "böbrek nakli" bu belirtilerin tamamen ya da kısmen ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Diyalizinizin sürdürülmesinden sorumlu olan hekimlere yukarıdakiler ve her tür şikayetinizin düzenli iletilmesi durumunda tedavinizde gerekli değişiklikler yapılacak ve hekimlerinizin size tavsiyeleri olabilecektir. 


Yeterli Miktarda Diyaliz ne Demektir ? 

Yeterli miktarda diyaliz olmanız önemlidir : 

- Kendinizi daha sağlıklı hissetmenizi sağlar, kendiniz ve ailenizin ihtiyaçlarını daha etkili olarak karşılayabilmenize yardımcı olur. 
- Uzun ve kaliteli bir yaşam sürdürmenizi sağlar 
- Hastaneye yatmanıza neden olabilecek her türlü tıbbi problemlerin ortaya çıkmadan engellenmesini sağlar


Yeterli diyaliz alıp almadığınızın en güvenilir yolu diyaliz ekibinizin bunu hesaplamasıdır. Sizin yeterli dozda diyaliz aldığınızı gösteren başlıca hesaplamalar Kt/V, URR veya üre azalma oranıdır. Diyaliz ekibiniz ayda bir kez kanınızı alıp bu ölçümleri yapar. Bazen idrar toplamanız da istenebilir. 

Yeterli diyaliz aldığınızdan emin olmak için Kt/V değerinin en az l.2, URR değerinin de en az %65 olması gerektiğini bilmemizde fayda vardır. Bu değerleri gerçekleştirecek kadar diyaliz almamız gerekmektedir. Hemodiyaliz genellikle haftada 3 kez uygulanır. Eğer doktorunuzun tavsiyesi farklı değilse her seans genelde 4 saat ya da daha fazla sürer, diyaliz sürenizi kısaltmak diyaliz yeterliliğinizi azaltarak şağlığınızın tehlikeye girmesine neden olur. 


Diyaliziniz yeterli değilse neler yapılabilir? 

Eğer ölçülen değerleriniz istenen düzeyde değilse diyaliz ekibinize ne yapmanız gerektiğini sorun. Eğer Kt/V veya URR, hedefin altında ise diyaliz ekibiniz aşağıdaki hususları kontrol edecektir. 

- Damar yolunuz yeterli diyalize yetecek kan akım hızını sağlayabiliyor mu? 
- Diyalizör size uygun mu ? Daha büyük diyalizör kullanma imkanı var mı?
- Diyaliz süreniz yeterli mi, yoksa erken çıkma eğiliminde bir hastamısınız? 
- Diyalizat hızınız daha da arttırılabilir mi?
- Kan örnekleriniz usûlüne uygun alınmış mı ? 
Hemodiyaliz seanslarınızın tek bir kez aksaması dahi diyaliz yeterliliğiniz açısından çok olumsuz etkiler yaratabilir. 


Diyalizinizin Programlanması: 

Diyaliz ekibiniz sadece size özel planlanmış bir program yapacaktır. Bu planın hedefi normal Kt/V veya URR değerine erişebilmenizi sağlamaktır. 

Bu program size: 

- Ne tip ve büyüklükte diyalizöre ihtiyacınız olduğunu 
- Tedaviniz esnasında kan ve diyalizatın ne hızda dolaşması gerektiğini 
- Haftada kaç kez ve her tedavinin kaç saat olması gerektiğini saptar. 


Size Verilen Diyaliz Dozunun Hesaplanması: 

Size yeterli diyaliz dozunu hesaplamada en doğru ve en sık kullanılan metod "üre kinetik model veya UKM" dir. Bunu yapmak için diyalizinize bakan ekip diyaliz esnasında kan örnekleri alır. İdrar toplamanız da söylenebilir. Bu tetkiklerle diyalizinizin kanınızdaki üreyi ne kadar azalttığı hesaplanır. Göz önüne alınması gereken diğer bir önemli kriter de diyaliz öncesi ve sonrası kilonuzdur. Tüm bilgiler bilgisayara yüklenerek Kt/V hesaplanır. Bu metodla hesaplanan verilmesi gerekli diyaliz dozu diyaliz ekibinize şu konularda yardımcı olacaktır : 

- Tedavinizi daha iyi planlayabilmek 
- Hedeflenen diyaliz dozuna ulaşmada hatayı ortadan kaldırmak 
- Diyaliz merkeziniz doz ayarlamakta URR'yi de kullanabilir. Bu diyaliz öncesi ve sonrası kan üre düzeyini mukayese edilerek hesaplanır. 


Diyaliz Takip Kartınız nedir? 

Kt/V ve URR'nin yanı sıra diyaliz bakım ekibiniz her ay tedavinizin planlanmasında yardımcı olacak başka kan ve idrar tahlilleri de yapmaktadır. Aynı zamanda onlar diyaliz öncesi, sonrası ve diyaliz esnasında kilo ve tansiyonunuzu da takip etmektedir. Önemli test sonuçlarınızın kopyasını isteyip kendi takip kartınızı aşağıdaki örnek gibi tutabilirsiniz. 


Tedavinizin Rahat Geçmesi İçin: 

Diyaliz ekibiniz sizi diyaliz boyunca rahat ettirecektir. Diyaliz süresince kramp, bulantı, başağrısı ve baş dönmesi olmazsa tedavinizi rahatça tamamlayabileceksiniz. Bu belirtiler ortaya çıktığında hekimlerinizi bilgilendirirseniz tedavinizde gerekli değişiklikleri yaparak sorunu çözebileceklerdir. 

Sorunsuz bir diyaliz için 

- Sıvı çekimini hızının ayarlanması, 
- Diyalizattaki sodyum miktarının arttırılması, 
- Hipertansiyon ilaçlarınızın miktarı ve cinsinin kontrolden geçmesi, 
- Kuru ağırlığınızın ayarlanması, 
- Diyalizatın sıcaklığının azaltılması gerekebilir. 

Kendinize aynı zamanda diyetinizi kontrol ederek ve tedaviler arasında alınan sıvıyı kısıtlayarak yardımcı olmalısınız. Fazla sıvı almanız diyaliz esnasında fazla sıvı çekilmesine ve tedavi esnasında kendinizi kötü hissetmenize sebep olacaktır. 

Kt/V ve URR :

Hedef Kt/V değeri olan 1.2'ye veya URR değeri en az %65'e gelene kadar hiçbir diyaliz tedavinizi atlamayın. Size önerilen sıklık ve süreye uyun. Diyetinize ve size izin verilen sıvı miktarının üstüne çıkmamaya gayret edin. 

Periton Diyalizi Tedavisinden Ayrılma Nedenleri

 

 

Peritonit (Karın Zarı İltihabı): 

Sık geçirilen, iyileşmeyen karın zarı iltihaplan karın zarında yapışıklıklara neden olur, karın zan kandaki atık maddeleri süzme işlevini tam anlamıyla yerine getiremez.(Resim 18/1) 

Peritonit sırasında kandan protein kaybı daha çok artar. Hastada ciddi beslenme sorunları ortaya çıkar. Protein kaybının artması ile vücut direnci azalır. Enfeksiyonlara eğilim artar. Bir süre sonra periton diyalizi olanaksız hale gelebilir ve hasta tedaviden ayrılmak zorunda kalır. 


Kateter Çıkış Yeri Enfeksiyonu: 


Normalde kateter takılmasını takiben ilk 1-6 ay içerisinde çıkış yerinin iyileşmiş olması gerekir. Bunun için kateter pansumanının düzenli bir şekilde yapılması, kateterin çıkış yönüne göre iyi tespit edilmesi ve vücut temizliğine dikkat edilmesi gerekmektedir. Bütün bunlara dikkat edilmemesi durumunda: 

* Kateter çıkış yerinde ciddi iltihaplanmalar, 
* Tünel enfeksiyonu 
* Peritonit (karın zan iltihabı) meydana gelir. Bu da hastanın tedavisini aksatır ve tedaviye ara vermesine sebep olabilir. 

Fıtıklar: 

Karın boşluğuna verilen diyaliz sıvısının, karın duvarına yaptığı basınç sonucunda fıtık gelişebilir. Genellikle göbek etrafında, kasıkta ve ameliyat yerinde görülebilir. Fıtık gelişmesi halinde hastanın belirli bir süre için veya tamamen tedaviden ayrılması gerekebilir. 

Beslenme sorunları: 

Periton diyalizi ile günde belirli miktarda protein kaybı olmaktadır. Protein kaybının beslenme ile yerine konulmaması halinde; 

* Vücut direnci azalır 
* Enfeksiyona eğilim artar 
* Vücutta sıvı yeterli miktarda uzaklaştırılamaz, vücutta ödem (şişme) meydana gelir. 


Bütün bunların sonucunda hasta tedaviden ayrılmak veya ara vermek zorunda kalabilir.

 

Peritonit Nedir ?

Peritonit; Periton zarının (karın zarı) iltihaplanmasıdır. 

Nasıl Peritonit Oluruz? 

Peritonit, mikropların periton boşluğuna ulaşmaları sonucunda meydana gelir. Mikropların periton boşluğuna ulaşmaları farklı yollardan olabilir; 

1- Steril bağlantılara dokunma: Periton boşluğu steril, yani mikropsuzdur. Bu nedenle periton boşluğu ile temas edecek her şeyin de mikropsuz olması gerekir.
Steril bağlantı, transfer setin ucu, diyaliz torbasının bağlantı ucu, mini kapağın iç kısmı, steril gazlı bezler, steril olan ve dokunulmaması gereken malzemelerdir. 

2- Kateter çıkış yeri iltihabı: Kateter çıkış yeri iltihabı sırasında mikroplar kateter yolu boyunca ilerleyip kann boşluğuna ulaşabilir ve peritonite neden olur. Bu nedenle kateter çıkış yeri pansumanının düzenli yapılması ÇOK ÖNEMLİDİR. 

3-
 Diyaliz işlemi sırasında öksürmek-aksırmak: Ağız veya burnumuzda bulunan mikroplar öksürme, aksırma ile bağlantı yerine, oradan periton boşluğuna ulaşıp peritonite neden olabilir.
Bu nedenle diyaliz işlemi sırasında maske takılması ÇOK ÖNEMLİDİR. 

4- 
Ellerin yetersiz yıkanması 

5- Kateterde veya kullanılan diyaliz sıvısının torbasında delinme. Diyaliz işleminden önce daima torbada delik olup olmadığı kontrol edilmelidir. 





Peritonit Olduğumuzu Nasıl Anlarız? 

Peritonit olduğumuzu gösteren 4 belirti vardır. Bu dört belirtinin iyi bilinmesi çok önemlidir. 
1- Karından boşaltılan sıvının bulanık olması; Diyaliz işlemini tamamladıktan sonra mutlaka çıkan sıvıyı bulanıklık açısından kontrol edin. Çıkan sıvının bulanık olması peritonit işareti olabilir. Bu durumda mutlaka bağlı bulunduğunuz hastanenize haber veriniz.
Unutmayın! Bulanık sıvı peritonit demektir. 
2- Karın ağrısı; Karın ağrısı peritonit belirtisi olabilir. 
3- Bulantı kusma, 
4- Yüksek ateş; Yüksek ateş, vücutta bir enfeksiyon göstergesidir.Bu durumda çıkan sıvı daha dikkatlice gözlenmelidir 



Yukarıda belirtilen durumlardan bir veya ikisi ile karşılaşıldığında mutlaka bağlı bulunduğunuz merkeze başvurulmalıdır. Eğer çıkan sıvı bulanıksa diğer belirtiler yoksa bile, diyaliz işlemi tamamlandıktan sonra hastaneye gidilmelidir. 
Bulanık sıvı atılmadan hastaneye getirilmelidir. 
Peritonit tedavi edilmediği zaman ciddi bir hastalığa dönüşebilir. 
Bu nedenle peritonit belirtileri olan 
* BULANIK SIVI 
* KARIN AĞRISI 
* BULANTI, KUSMA 
* ATEŞ göz ardı edilmemelidir. 

Peritonit sırasında karından boşaltılan sıvı bulanıklaşır. Ancak bazı durumlar da çıkan sıvının görünümünün normalden farklı olmasına neden olabilir. Bunlar; 
Fibrin: Diyaliz işlemi sırasında zaman zaman karından boşaltılan sıvıda beyaz renkli ve pamuk ipliğini andıran küçük tortular görülebilir. Buna fibrin denir. Bu tortular, kateterin deliklerinin tıkanmasına ve sonuçta diyaliz işlemi sırasında sıvı verirken veya boşaltırken problem yaşanmasına neden olabilir. 

 

 

       

BERRAK

BULANIK

TORTULU

KANLI

Çıkan sıvıda fibrin görüldüğünde merkezinizi aramayı unutmayın. Karından boşaltılan sıvının bulanık mı, tortulu mu olduğunun ayırt edilmesi önemlidir. 
Bunun için yapılması gereken; Boşaltma torbasının altına yazılı herhangi bir kağıt yerleştirildiğinde yazılar net olarak okunabiliyorsa sıvınız berrak, okunamıyorsa sıvınız bulanık demektir. 
Boşaltma torbasında küçük tortular varsa ancak altta kalan yazılar okunabiliyorsa fibrin var demektir. 
Kanlı Diyaliz Torbası; Eğer karından boşaltılan sıvı pembe renkli bir görünümde ise çıkan sıvı kanlı demektir. Karın zarınızdan az miktarda kanama önemli değildir. 
Kadınlarda adet dönemlerinde çıkan sıvı hafif pembe renkte olabilir. Bunun yanında aktif egzersiz yapıldığında, ağır kaldırıldığında, şiddetli öksürme sırasında karın zarında hafif kanama meydana gelebilir. 
Ancak kanlı sıvı gelmesi gün boyunca devam ediyorsa mutlaka merkezinizi arayınız. 

Karından boşaltılan sıvıda herzamankinden farklılık söz konusu ise,
bulanıklıktan şüphe ediyorsanız ve bu konuda endişe taşıyorsanız
mutlaka merkezinizi aramalısınız
.

 

 

 

 

Periton Diyalizinde Kemik Hastalığı

KEMİKLERİMİZİ NASIL KORURUZ ? 

Vücudumuzu ayakta tutan ve hareketlerimizi sağlayan temel direk, kemiklerin oluşturduğu iskelettir. Bu iskelet; 

- Güçlü ama hafif
- Hem oynak, hem sabit
- Mükemmel bir yapı
- Mükemmel bir binadır. 

Bu binanın yapı taşlan Kalsiyum-Fosfor ve D Vitaminidir. Kalsiyum Kemiklerin ve dişlerin sertliğini, kaslarımızın kasılmasını sağlayan önemli bir maddedir. Başta süt, peynir, yoğurt olmak üzere değişik gıdalarla alınır. 

Fosfor 

Kalsiyumla beraber kemik ve dişlerin yapısında yer alan önemli bir maddedir. 

Kuru fasulye, bezelye, süt, peynir, yoğurt, kırmızı et, dondurma,vb. gıdalardan alınır. 

D- VİTAMİNİ 

Gıdalarla alınan kalsiyumun barsaklardan emilmesini sağlar. Ancak böbrek yetmezliği olan hastalarda, böbrekten salgılanan D vitamini yeterli miktarda olmadığı için kalsiyum eksikliği sık görülür. 

Kandaki Fosfor miktarı çok yüksek olursa, kalsiyum seviyesi düşer. Vücut bozulan dengeyi sağlamak için harekete geçer ve kemiklerden kana kalsiyum çekilir. 

Böylece kemiklerde kalsiyum azalır ve yaygın kemik ağrıları, kırılmaları oluşur. Çocuklarda kemik gelişimi bozulur; böylece boy kısalığı ve gelişme geriliği görülür. Kandaki fosfor ve kalsiyum sürekli bir denge içerisinde bulunmaktadır. Bu dengenin korunması için, fosfor ve kalsiyumun belli değerlerde tutulması gerekmektedir. 

Diyaliz işlemi ile fosforun atılması yeterli miktarlarda değildir. Bu nedenle, fosforun kanda yükselmesini önlemek için fosfor bağlayıcı diye adlandırılan ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar besinlerdeki fosforu kendilerine bağlayarak emilimini engeller. 

Kalsiyum karbonat veya Kalsiyum asetat gibi fosfor bağlayıcı ilaçlar yemeklerle birlikte alınmaları gereklidir.

Periton Diyalizi ve Diyabet (Şeker Hastalığı)

Diyabet, vücudun kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde tutma yeteneğini kaybetmesidir. Kan şekeri miktarını kontrol eden maddeye Insülin adı verilir. 

Şeker hastalığında vücut ya hiç insülin salgılayamaz, ya da yetersiz insülin salgılar veya salgıladığı insülini gerektiği şekilde kullanamaz. 

Diyabet Vücudumuzu Nasıl Etkiler? 
Diyabet, kalp, böbrekler, gözler ve beyin de dahil olmak üzere vücudunuzun birçok bölümüne zarar verebilir. 

* Kan damarlarının yüksek şeker nedeniyle hasar görmesi, yaraların daha geç iyileşmesine neden olabilir. 
* Diyabetin böbreklere verdiği zarar nedeniyle size önerilen tedavi seçeneklerinden biri de PERİTON DlYALlZl' dir. 
* Periton Diyalizi işlemine ilişkin uygulamalar, diyabeti olmayan böbrek hastalarıyla aynıdır. 
* Diyaliz torba değişimi gün boyunca ana öğünlere (kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerine) rastlayacak şekilde yapılır. Son değişim gece yapıldıkdan sonra, hafif yiyecekler alınmalıdır. 

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER 

* Kan şekerinin yüksek olması vücudun bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu da periton diyalizi uygulayan diyabet hastalarında enfeksiyon riskini arttırabilir. 




Kateter Çıkış Yeri Bakımı 
* Diyabetin kan damarlarına yaptığı hasar, kan dolaşımını bozduğu için, ciltteki kesik ve yaraların yavaş iyileşmesine neden olur. 
* Bu nedenle kateter çıkış yeri bakımı düzenli olarak, öğretilen şekilde ve sıklıkta yapılmalıdır. 



Peritonite Yatkınlık 
Kan şekerinin yüksek olması, kişinin bağışıklık sistemini zayıflatır. Ağızda, ayaklarda, akciğerlerde, mesanede, üreme organlarında, deride enfeksiyona neden olabilir. Tüm bunların peritonite yol açabileceği düşünülerek böyle bir durumla karşılaşıldığında MUTLAKA merkezinize ulaşmalısınız. 

Öğretilenlere bağlı kaldığınız sürece (hijyen, asepsi, el yıkama, dikkatli uygulama, kateter çıkış yeri pansumanı gibi) sorunsuz ve rahat bir diyaliz sağlanabilir. 


Ayak Bakımı Diyabet hastalan ayak bakımına dikkat etmelidir. 
* Ayaklarınızı her gün kontrol edin. Herhangi bir yara, ayaklarınızda veya parmaklarınızda herhangi bir değişiklik ( renk, sıcaklık veya biçim değişikliği ) olup olmadığını kontrol edin. 
* Ayaklarınızı her gün yumuşak bir sabun ve ılık su ile yıkayın. Özellikle parmak aralarınızı iyice kurulayın. Mantar enfeksiyonunu önlemek bakımından önemlidir. 
* Ayak tırnaklarınızın bakımına özen gösterin. Tırnaklarınızı banyodan sonra, yumuşak iken, düz biçimde kesin. Derin kesimlerden kaçının. 
* Ayaklarınızdaki nasırlara ve sertleşmiş deri bölümlerine dikkat edin. Kesinlikle kesici alet kullanmayın, ılık su ile yumuşatarak temizleyin. 
* Ayaklarınızı koruyun, asla çıplak ayakla dolaşmayın, yumuşak, pamuklu-yünlü çoraplar giyin. 
* Ayak dolaşımınızı güçlendirin. Her gün yürüyüş ve ayak egzersizleri yapın. Ayağınızı sıkmayan, yüksek olmayan, önü kapalı ve rahat ayakkabılar giyin. 
* Ayakla ilgili sorunlarınızı sağlık ekibi ile daima paylaşın. 

Cilt Bakımı * Yumuşak sabun ve ılık su kullanarak, sık sık duş şeklinde banyo yapın. 
* Cildinizde çizik, morarma, yara oluşmamasına dikkat edin. 
* Elinizi yaralayabilecek işler yaparken eldiven giyin. 
* Soğuk havalarda cildinizi soğuktan koruyacak giyisiler giyin, sıcak havalarda güneş ışınlarından korunun. 

Hareket ve Egzersiz Neden Gereklidir
* Hareket ve egzersiz kanınızdaki şekerin daha iyi kontrol edilmesine yardımcı olur. 
* Vücut kilonuzun ayarlanmasına yardımcı olur. 
* Genel sağlığınızı olumlu yönde etkiler. Fiziksel ve ruhsal olarak kendinizi daha iyi his setmenizi sağlar. 
* Kendinize uygun aktiviteyi yapmalısınız. Yapacağınız her aktivite yaşam kalitenize bir kazançtır, (ev işi, bahçe işi egzersiz sayılır.) 
* Egzersizler içinde en kolay olanı yürüyüş yapmaktır. Temiz havada, uygun olan her fırsatta yürüyüş yapmakta yarar vardır. 
* Yemeklerden 1 saat kadar sonra yürüyüş yapılmalıdır. 
* Ayrıca yavaş koşu ve bisiklete binmek sizin için yararlıdır. 

İnsülin Şeker hastalarında kandaki ve diyaliz sıvısındaki şekeri dengelemek amacıyla kullanılır. 
Diyaliz sıvısı içine veya deri altına uygulanabilir. 
Periton Diyalizi sıvısı içine uygulanan, kristaüze insülindir (Berrak olan). 

İnsülin Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Noktalar 
* İnsülini soğuk bir yerde, tercihen buzdolabının kapağında saklayın. 
* Insülini hiç bir zaman dondurmayın. 
* Insülini direkt güneş ışığında bırakmayın. 
* Buzdolabında daima yedek İnsülin bulundurun. 
* Yolculuğa çıktığınızda buz kalıpları içinde, el çantanızda yedek İnsülin bulundurun. 

Ne kadar İnsüline İhtiyacınız Var? 
* Her diyabetlinin İnsülin ihtiyacı farklıdır. Merkeziniz size ne kadar insüline ihtiyacınız olduğunu bildirecektir. Bu da pek çok faktöre bağlıdır. 
Bunlar: 
* Vücut ağırlığınız 
* Vücut yapınız (vücudunuzdaki yağ ve kas miktarı) 
* Fiziksel aktivite düzeyiniz 
* Yediğiniz besin miktarı 
* Genel sağlık durumunuz 
* Duygusal durumunuz 
* Karşılaştığınız stres oranı 
* Kullandığınız ilaçlar 
* Diğer hastalıklarınız 
* Kullandığınız diyaliz sıvısının şeker yoğunluğu. 


İhtiyaçlarınıza ve yaşam biçiminize en uygun İnsülin tedavi programınız PD merkezince belirlenecektir.


PERİTON DİYALİZİ SIVISINA İNSÜLİN UYGULANMASI 

Hastanede eğitim sırasında öğrenildiği şekilde periton diyaliz sıvısı içine insülini kendiniz hazırlayıp koyabilirsiniz. 

İnsülin Uygulama Tekniği Nasıl Olmalı? 

Diyaliz işlemine başlamadan önce; 
* İlacınızın son kullanma tarihini kontrol edin ( son kullanma tarihi geçmiş insülini kullanmayın) 
* Tavsiye edilen dozu kontrol edin. 
* İlaç şişesinde renk değişikliği, tortu veya bulanıklık olmamasına dikkat edin. 

Torbaya İnsülin uygulaması, drenaj işlemi bitip setlerin yıkanması tamamlandıktan sonra yapılmalıdır. 
1-) İşleme başlamadan önce ellerinize antiseptik solüsyon uygulayın. 
2-) İnsülin şişesini hafifçe alt üst yaparak sallayın. 
3-) Lastik tıpanın üstündeki koruyucu kapağı açın. 
4-) İnsülin şişesinin üzerini ve diyaliz sıvısının ilaç uygulama yerini antiseptik bir solüsyonla temizleyin. 
5-) İnsülin enjektörünü açın, önerilen miktarda ilacı enjektöre çekin. 
6-) Enjektör içindeki hava kabarcıklarını kontof edin. Doğru miktarda ilaç çektiğinizden emin olun (Bu işlemleri drenaj aşamasında yapabilirsiniz). 
7-) Diyaliz sıvısının ilaç uygulama kısmından insülini torba içine verin. Bu işlem sırasında torba delinmemelidir. Kaza ile delinen torbalar kesinlikle kullanılmamalıdır. 
8-) İğne ucunu çıkartmadan enjektörün pistonunu 1 -2 kez çekip tekrar itin. 
9-) İlacın karışması için diyaliz torbasını hafifçe çalkalayın. 
10-) Kalan İnsülin buzdolabında muhafaza edilmek koşulu ile tekrar kullanılabilir. 


Periton Diyalizi Sıvısına İlaç Uygulanması 

 

Elinize antiseptik solüsyon uygulayın

Enjektörün ambalajını ucundan açınız
Enjektör ve iğnesini ortasından tutunuz.

Enjektör ve İğneyi, açık uçlarına dokunmadan, karşılıklı getirerek birleştiriniz ve masanın üzerine bırakınız.

             

                       



İlaç şişesinin metal kapağını kaldırarak lastik kısmı antiseptik solüsyonla siliniz. 



Diyaliz sıvısının ilaç uygulama kısmını antiseptik solüsyonla siliniz. 



Uygun miktarda İlacı enjektöre çekiniz. Enjektörde hava kabarcığı olmamasına dikkat ederek ilaç dozunu tekrar kontrol ediniz ve iğnenin ucuna koruyucu kapağı takarak, enjektörü masanın üzerine bırakınız. 


Enjektöre çektiğiniz ilacı lastik uçtan sıvı torbasına veriniz. İğne ucunu çıkartmadan enjektör pistonunu 1-2 kez çekip tekrar itiniz ve ilacın karışması için diyaliz torbasını hafifçe çalkalayınız. 



Diyabetik Periton Diyalizi Hastalarında Beslenme

* Uygun zamanlarda ve size önerilen şekilde beslenmenize dikkat edin. Yemeklerinizi diyaliz işleminden yarım saat sonra yiyin. Gece diyalizinizden sonra hafif birşeyler atıştırmayı unutmayın, 
* Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin. 
* İdeal vücut ağırlığınızı koruyun. 
* Öğün atlamayın. Yemekleri zamanında ve önerilen miktarlarda tüketin. Ev dışında yemek yediğiniz zaman veya içeriğini bilemediğiniz yiyecekleri merkezinize danışın. 
* İnsülin ve ilaçlarınızı zamanında kullanın. 
* Önerilen fizik aktiviteleri yapmaya gayret edin. 
* Kesinlikle sigara kullanmayın. 


ÖNEMLİ

* Peritonit, kateter çıkış yeri enfeksiyonu, ishal, soğuk algınlığı, diş iltihabı gibi durumlarda kan şekeri normal sınırların dışına çıkabilir. 
* Böyle durumlarda hipoglisemi (kan şekerinin çok düşmesi) veya hiperglisemi (kan şekerinin çok yükselmesi) ile karşılaşabilirsiniz. 
* Kan şekerinizi merkezinizin önerdiği sıklıkta kontrol etmeyi ihmal etmeyin. Her zamankinden farklı sonuçla karşılaşırsanız MUTLAKA merkezinizi arayın.

Periton Diyalizinde Anemi (Kansızlık)

Nedenleri: 
Sağlıklı böbreğin en önemli görevlerinden birisi de kan yapımında gerekli olan eritropoetin hormonunun yapımıdır. Böbreklerin çalışmaması nedeniyle bu hormonun üretiminin azalması, kansızlığa neden olabilir. 

Bunun yanında; 
* Demir eksikliği 
* B12 vitamininin eksikliği 
* Enfeksiyon varlığı 
* Diyetle yeterli miktarda demir içeren besinlerin alınamaması da kansızlığa neden olabilir. 

KANSIZLIĞI NASIL TANIYABİLİRİZ ? 

BELİRTİLER: 

* Halsizlik ve çabuk yorulma, 
* Renk solukluğu, 
* Kalp atım hızında artış olması (Taşikardi), 
* Uyku hali ve üşüme, 

NELER YAPILABİLİR ? 
Yeterli ve doğru beslenilmeli, (yeterli protein alınmalı, çay kahve, sigara, alkol vb. demirin değerini azaltan yiyeceklerden uzak durulmalı) Demir eksikliği saptanmışsa merkezinizce önerilen, demir içeren ilaçlar düzenli kullanılmalıdır. 

DİKKAT !!!!!

BELİRTİLERDEN HERHANGİ BİRİSİNİ FARKETTİĞİNİZ ZAMAN HEMEN MERKEZİNİZİ ARAYINIZ.

ANLAŞMALI KURUMLAR ve KVKK Dokumanları

SGK, Akbank, Türkiye İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası /// KVKK Dokumanları 

 

 

Sosyal Güvenlik Kurumu
Türkiye İş Bankası
Akbankası
Türkiye Yapı ve Kredi Bankası
KVKK Dokumanları

Küçükyalı Diyaliz Merkezi Hakkında

Diyaliz Merkezimiz İstanbul Maltepe İlçesinde 1997 yılında faaliyete geçmiştir. Nefroloji uzmanı Uz. Dr. Hülya Ergin, Dr. Semih Bakır, Dr. Hüsamettin Atik, Dr. Ahmet Kaya ve alanında deneyimli kadromuz ile en son teknolojik cihazlarımızla hastalarımıza hizmet vermekteyiz.

İletişim & Destek

  • Adres      : Girne Mah. Girne Cad. 139/1 34843 Maltepe - İstanbul - TÜRKİYE
  • E- Posta : info@kucukyalidiyaliz.com
  • Telefon   : +90 (216) 366 81 18
  • GSM       : +90 (533) 312 54 29
  • Fax         : +90 (216) 366 35 40
Küçükyali Diyaliz Merkezi adıyla faaliyet gösteren Tokgöz Dializ Hizmetleri Limited Şirketi olarak internet sitesi çerez süreci için Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygul olarak işleyeceğimiz verilerinizle ilgili haklarınızı içeren aydınlatma metnine buradan ulaşabilirsiniz. Çerez Politikası.Kabul Ediyorum