Please contact us; WhatsApp : +90(533) 312 54 29

Böbrek transplantasyonu canlı veya kadavra donörlerden yapılır. Aralarında kan bağı olan akrabalardan alınan böbrekler genellikle hastanın vücudu ile daha iyi uyum gösterir. Bu tür canlı vericilerden yapılan ameliyatlarda, hasta ve böbrek donörü önceden ayrıntılı olarak hazırlanır ve en uygun şartlar oluştuğunda transplantasyon gerçekleştirilir. Onun için, canlı vericilerden yapılan transplantasyonun başarı şansı daha fazla, ameliyat riski daha azdır. Bununla beraber, kadavra böbreği bekleyen hastaların transplantasyon ünitesine başvurmaları sırasında tüm incelemelerinin ayrıntılı biçimde yapılması ve yeni ilaçların uygulama alanına girmesiyle kadavra donörlerden yapılan transplantasyonların da başarı şansı canlı donörlerden yapılanlara yaklaşmıştır. 

Ameliyat sırasında nakledilen böbrek, kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Bu böbreğin atardamarı karın alt kısmında bulunan büyük bir atardamara, toplardamarı da yine karnın bu kısmında bulunan büyük bir toplar damara dikilir. İdrar borusu ise mesaneye ağızlaştırılır. 

Uygun şartlarda tüm bu ameliyat 2-4 saat kadar sürer. Her ameliyatın kendine göre riski olduğu gibi böbrek nakli ameliyatının da riski vardır. Fakat gelişen yeni teknikler sayesinde ameliyat sırasında ölüm oranı %1'in altına inmiştir. 

Ameliyat sonrasında, genellikle canlı vericilerden alınan böbrekler hemen çalışmaya başlar ve bir daha diyalize girme gereksinimi kalmaz. 

Kadavra vericilerden yapılan transplantasyonlardan sonra ise, yeni böbreğin çalışmaya başlaması bazen 2-3 hafta kadar gecikebilir. Bu süre içinde destekleyici diyaliz tedavileri uygulanır, böbrek yeterli olarak çalışmaya başladığında ise diyaliz tedavisine son verilir. 

Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 2-4 hafta kadardır. 

Rh kan grubu tipi 
organ nakli sırasında önem taşımaz. 

A ve B gruplu bireyler kendi gruplarından kan taşıyan bireylere organ verebilirler veya onlardan organ alabilirler. 

* 0 Kan Grubu 0 Kan Grubundan Organ Alabilir 

0-A-B-AB Kan Grubuna Organ Bağışlayabilir 


* A Kan Grubu A-0 Kan Gru.dan Organ Alabilir 

A -AB Kan Grubuna Organ Bağışlayabilir 


* B Kan Grubu B-0 Kan Gru.dan Organ Alabilir 

B -AB Kan Grubuna Organ Bağışlayabilir 


* AB Kan Grubu 0-A-B-AB G.dan Organ Alabilir 

AB Kan Grubuna Organ Bağışlayabilir 

Transplantasyonlarda kan grubu dışında, ayrıca organları oluşturan hücre ve dokular arasında da iyi bir uyum olması şarttır. Doku uygunluğu testleri; bireyin vücudundaki doku ve organların yapı olarak bir diğer bireyin doku ve organlarına benzer olup olmadığını araştırır. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın, hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir doku uyumsuzluğu ile karşılaşılabilir. 

Organ Bağışından Önce Donörlerde Yapılan İncelemeler 

1. Fizik Muayene:
 Yalnızca böbrekleriniz değil, tüm organ ve sistemleriniz ayrıntılı bir muayene ile gözden geçirilecektir. Bu muayene sırasında herhangi bir hastalık saptandığında mümkünse tedavi edilecek, ancak daha sonra organ bağışlamanız gündeme gelecektir. 

2. İdrar İncelemesi ve Böbrek Fonksiyon Testleri: 
Böbrekleriniz kesinlikle sağlıklı olduğundan emin olmak için, başvurunuzun ilk günlerinde arka arkaya pek çok kez idrar incelemeleri ve böbrek fonksiyonu testleri yapılacaktır. Böbreklerinizin görevinde herhangi bir aksama varsa, sağlığınızı tehlikeye atmamak için, organ bağışında bulunmamanız önerilecektir. 

3. Kan İncelemeleri:
 Yapılacak çeşitli kan tahlillerinin normal bulunması; sağlıklı olduğunuz, organ bağışında bulunabileceğiniz ve bu nedenle ileride daha az sorunla karşılaşabileceğiniz belirtmesi açısından önemlidir. 

4. Bakteriyolojik İncelemeler : Bulaşıcı bir hasta-lığınız varsa, bu hastalığa neden olan mikroplar, böbrek nakli sırasında alıcıya da geçerek ameliyat sonrasında sorunlara yol açabilir. Bu nedenle idrar ve boğaz kültürleri yanında, değişik kan tahlilleri de yapılarak bulaşıcı bir hastalığınızın olmadığından emin olunmalıdır. Bu tür bir hastalık saptandığında, tedaviye başlanacak ve sağlığınızı tekrar kazandığınızda organ bağışınız kabul edilecektir. 

5. Radyolojik İncelemeler: 

Göğüs Filmleri: Akciğerinizde herhangi bir hastalığın varlığını ortaya koymak için çekilir. 

Böbrek Filmleri: Damardan özel bir ilaç verilerek çekilen bu filmler, böbreklerinizin yapısını, normalin dışında bir durumun olup olmadığını gösterir ve hangi böbreğin alınacağı konusunda hekiminizi bilgilendirir. 

Anjiografi: Kasıktan sokulan ince bir boru yardımı ile, böbrek damarlarını görebilmek için çekilen bir filmdir. Bu filmde alınacak böbrek ve ameliyatın yönlendirilmesi konusunda hekime yardımcı olur. 

6. Diğer İncelemeler: Sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için, bu sıraladığımız incelemeler yanında elektrokardiografi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya gerektiğinde daha başka özel inceleme ve testler de yapılabilir. 

Sayılan tüm bu incelemelerin 
normal sınırlar içinde bulunması 
ve doku gruplarınız arasında 
yeterli uyumun saptanması 
halinde organ bağışınız 
kabul edilecektir. 

Transplantasyon Öncesinde Hastaların Dikkat Etmesi Gereken Noktalar 

1. Beslenme: 
Diyaliz tedavisi döneminde de beslenme çok önem taşır. Ancak transplantasyon sonrasında, özellikle ilk aylarda, yüksek dozlarda kullanılan ilaçların vücudunuz üzerinde olumsuz etkileri önleyebilmek için transplantasyon öncesinde yiyeceklerinize daha fazla önem göstermeniz gerekecektir. 

Bu dönemde et, süt, yumurta, peynir gibi hayvansal gıdaların alımı ön planda tutulmalıdır. 

2.Diş Bakımı: Çürük dişler veya diş etlerindeki iltihabi hastalıklar transplantasyon sonrasında bazen önemli sorunlara yol açabilir. Bunu önleyebilmek için 3-6 ay gibi aralıklarla diş hekimine gitmeniz ve gereken tedavileri yaptırmanız yararlıdır. 

Diş çürümelerini önlemek için dişlerinizi düzenli bir şekilde fırçalamaya önem göstermelisiniz. 

3. İnfeksiyon Hastalıklarından Korunma:
 Transplantasyon sonrası dönemde uygulanacak tedaviler İnfeksiyon hastalıklarının daha ciddi seyretmesine neden olabilir. Bu nedenle ameliyat öncesinde herhangi bir bulaşmayı önlemek için ateşli ve bulaşıcı hastalığı olan bireyler ile aynı ortamda bulunmamaya dikkat ediniz. 

Ailede bulaşıcı hastalığı olan bir kimse varsa, kişisel eşyalarınızı (tabak, çatal, havlu, jilet vb.) ayırınız. Transplantasyon öncesinde böyle bir hastalık ortaya çıkarsa ameliyatınızın ertelenmesi gerekebilir. 

4. Kadavra Transplantasyonu Hazırlık Polikliniği Kontrolleri: Polikliniğe ilk kez başvurduğunuzda, kadavra böbreği bekleme listesine yazılacak ve bundan sonra belli aralıklarla kontrollere gelmeniz önerilecektir. Her gelişinizde bir sonraki kontrol için randevu alınız. 

Sizce önemsiz bile olsa her türlü yakınmanızı poliklinikte kontrolünüzü yapan hekime, 
ya da diyaliz hekiminize 
mutlaka bildiriniz. 

5. Doku Grubu Tayini Labaratuvarındaki Kan Kontrolleri: Kadavra böbreği bekleme listesindeki hastalar belli aralık ile transplantasyon ünitesine çağırılacaktır. Yapılacak incelemelerde kanlarında organ reddine rol oynayabilecek özel maddeler gelişip gelişmediği kontrol edilecektir. 

Çağırıldığınız tarihte mutlaka 
kontrole gereken kan testlerinizi 
yaptırınız. 

Böbrek Donörleri İçin Temel Bilgiler 

Sevdiğiniz birine iyilik yapmak, yardım edebilmek her zaman için güzel bir duygudur. Üstelik kendi vücudunuzdan bir organı bağışlayarak sevilen yakının iyi bir yaşam sürmesini sağlamanın mutluluğu hiçbir şeyle kıyaslanamaz. 

Unutulmaması gereken bir nokta, her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbreğin gereksinimlerinizi hiçbir soruna yol açmadan süresiz karşılayabileceğidir. 

Bu güzel duygulara rağmen, böbreklerinizden birini bağışlamak ilk anda sizi tedirgin edebilir ve ileri dönemde kendi sağlığınızı nasıl etkileyeceği yönünden endişelere kapılmanıza neden olabilir. Bu konuda unutulması gereken bir nokta, her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbreğin gereksinimlerinizi hiçbir soruna yol açmadan süresiz karşılayabileceğidir. 

Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışınız kabul edilecektir. Bu incelemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir. 

Kısaca, eğer hekiminiz organ bağışlamada sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. 

Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiçbir değişiklik yapmayacaktır. 

Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaş sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbreklerde yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerinde kimselerin de böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir. 

18 yaşından küçük bireylerin canlı böbrek verici olmaları tıbben mümkündür. Ancak toplumsal değer yargılarını da göz önünde tutarak, bu yaşın altındaki bireylerin organ bağışını kabul etmemeleri daha doğrudur. 

Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha öncede ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, tansiyonunuzun yüksek olması, şeker hastalığı olduğunuzun saptanması durumunda uygun bir donör olmadığınız size bildirilecektir. Hastanızı böbrek yetersizliğine götüren neden ailevi özellik taşıyorsa en az 30 yaşında olmanız ve yapılacak incelemeler sonucunda bu böbrek hastalığına ait hiçbir belirtinin sizde saptanmaması gereklidir. 

Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı ve verici arasında, öncelikle kan gruplarının uyumlu olması şartı aranır. Kan grupları başlıca 0,A,B ve AB olarak dörde ayrılır. O kan grubunda olan bir şahıs her tip kan grubuna (0,A,B ve AB) organlarını bağışlayabilir. AB kan grubundan olan bir hasta ise her dört kan gruplu vericiden organ alabilir. 

Transplantasyon Adayı Hastalar İçin Bilgiler 

Böbrek nakli yapılacak hastalar için kesin bir üst yaş sınırı yoktur. Ancak 65 yaşın üzerindeki hastalarda, ameliyat sonrası sorunlar daha sıklıkla geliştiği için, bu hastalara diyaliz tedavisine devam etmelerini önermek daha yerindedir. 

Transplantasyondan sonra, takılan böbreğin reddini önlemek için verilecek ilaçlar vücut direncinizi ve savunmasını azaltacaktır. Bu nedenle yakın zamanda geçirilmiş bulaşıcı bir hastalık söz konusu ise bu hastalık tamamen iyileşene kadar ameliyat olmanız sakıncalıdır. 

Kanser olan kişilere de böbrek nakli yapılabilir. Ancak bunun için önceden yeterli bir tedavi uygulanmış olması ve en azından 1 yıl süre ile hastalığın tekrarlanmadığının saptanması gereklidir. 

Böbrek yetersizliğine yol açan bir kısım hastalıklarda, takılan böbrekte de aynı hastalık nüksedebilir. Bu nedenle bazı diyaliz hastalarında transplantasyon bir süre için geciktirilir. 

Yakın zamanda kalp krizi veya kısmi felç geçirilmiş olması da ameliyatın ertelenmesini gerektirir. Söz konusu hastalıkların yeterince tedavi edilmesinden sonra böbrek nakli tekrar gündeme gelebilir. 

Önemli olan bir başka konu da, transplantasyonun maddi giderleridir. Bu tedavi şeklinde, ameliyat sonrasında böbreğin reddini önlemek için yaşam boyunca özel ilaçlar uygulanır. Bu ilaçların bir kısmı yurt dışından getirilmektedir ve oldukça pahalıdır. 

Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bağlı ya da devlet memuru olan hastaların tedavi ve ilaç giderlerini ilgili kurumlar karşılamaktadır. 

Ancak sosyal güvencesi olmayan hastaların, oldukça yüklü olan tedavi ve ilaç giderlerini karşılamaları zordur. Bu yüzden hastaların sağlık güvencesine kavuşmaları mutlaka gereklidir. 

Transplantasyondan Önce Hastalara Yapılan İncelemeler 

1. Fizik Muayene: Böbrek transplantasyonuna aday olabilmeniz için önce hekiminiz sizi ayrıntılı olarak muayene edecektir. Genel bir muayenenin yanı sıra; kulak burun boğaz, diş ve kadın hastalar için, jinekolojik muayene de gereklidir. Sayılan muayenelerde herhangi bir sorun ortaya çıkarsa, önceden bunların tedavi edilmesi, ameliyat sonrasında oluşabilecek önemli sorunları önleyecektir. 

2. Kan İncelemeleri: 
Diyaliz tedavinizin yeterliliği, karaciğer fonksiyonları, kan sayımı, vücudunuzda sarılık ya da başka bulaşıcı hastalıklara yol açabilen virüslerin varlığı hakkında hekiminize bilgi verecektir. 

3. Bakteriyolojik İncelemeler:
 Ameliyattan sonra ve reddi önlemeye yönelik tedavilerin vücut direncinizi azaltabileceği daha önce belirtilmişti. Yapılan bakteriyolojik incelemeler, olası bir infeksiyon kaynağını bulmaya yöneliktir. Alınan kültürlerde mikrop üremesi halinde gerekli tedaviler yapılır ve ancak vücudunuz infeksiyondan arındırıldıktan sonra transplantasyon yapılmasına izin verilir. 

4. Radyolojik İncelemeler: 

Göğüs Filmi: Kalbinizin görünümü, akciğerlerinizde herhangi bir hastalık bulunup bulunmadığını kontrol etmek açısından gereklidir. 

Mide Filmi: Midede herhangi bir rahatsızlığın varlığını saptamak ve gerektiğinde transplantasyon öncesinde tedavi edebilmek için önemlidir. 

Çünkü ameliyat sonrasında uygulanan ilaçlardan bazıları mideye zarar verebilir ve var olan bir ülserin kanamasına neden olabilir. 

Mesane Filmi: Bazı hastalarda idrar yaparken, mesaneden idrar borularına ve böbreğe doğru bir taşma ortaya çıkabilir. Bu durum idrar yolu iltihabına yol açabilir. Onun için hastalara idrar sondası takılarak çekilen filmler ameliyat öncesi değerlendirmede önem taşır ve bazen hastanın kendi böbreklerinin çıkarılmasını gündeme getirebilir. 

Anlatılanlar dışında, genel sağlık durumunu kontrol etmek için EKG, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi gibi başka testler de gerekebilir. Bu tür incelemeler söz konusu olduğunda hekiminiz size daha ayrıntılı bilgi verecektir.

Red Ataklarının Önlenmesi İçin Kullanılan İlaçlar 

Red ataklarının önlenmesi için kullanılan ilaçlara immunosupressif (vücut bağııklık sistemini baskılayan) ilaçlar adı verilir. Bunların başlıcaları Sandimmun Neoral, Prograf, Cellcept, İmuran, Prednol, Deltacortril ve Codelton'dur. 

Organ nakilleri sonrasında takılan organların başarı ile çalışmasındaki en önemli etkenlerden birisi immunosupresyondur. İmmunosupresyon, vücuda verilen değişik ilaçlarla bağışıklık sisteminin baskılanması ve görevini kısmen yapamaz hale getirilmesi anlamını taşır. 

Gerek canlıdan, gerekse kadavradan yapılsın tüm nakil ameliyatlarından sonra vücut, yeni takılan organa karşı, savaşmaya başlar. Adeta nakledilen organı bir yabancı gibi kabul ederek onu vücuttan atmaya, reddetmeye çalışır. 

Bu işi gerçekleştiren, vücudumuzun askerleri de sayılan kanın beyaz hücreleri (lökositler) ve bağışıklık sisteminin dalak, timus gibi diğer organlarıdır. 

Organ nakillerindeki başarının giderek artmasının temelindeki neden immunosupressif ilaçların bulunması ile mümkün olmuştur. 1950'li yıllardan itibaren giderek hem sayıları, hem de kaliteleri artan bu ilaçlar sayesinde bugün organ nakillerinin en önemli sorunu olmaya devam eden red olaylarına karşı daha da başarılı tedaviler yapılabilmektedir. 

Günümüzde sayıları oldukça artan immunosupressif ilaçların kullanılması yalnızca uzman doktorlarınızın gözetiminde ve bilgisi dahilinde yapılmalıdır. Bu kitapçıkta kısaca değişik özelliklerinden bahsedilecek olan bu ilaçların gerek dozlarının ayarlanması, gerekse önemli yan etkileri nedeni ile bilinçsiz kullanımları son derece sakıncalıdır. 

Hekiminiz bazı koşullarda, çoğu kez yan etkiler nedeni ile ilaçlarınızın sayısında ya da dozunda azaltmalar yapabilir. 

Hekiminizin bilgisi dışında red ataklarını önleyen immunosupressif ilaçlarınızı kesinlikle kesmeyiniz ve dozlarında değişiklik yapmayınız. 

Ancak bu ilaçların tümünün birden kesilmesi hem takılan organın reddine, hem de ağır bir hastalık tablosuna yol açarak nakledilen organın ameliyatla tekrar çıkarılmasına yol açabilir. Bazı hastalarda gözlemlediğimiz başarılı nakilden bir süre sonra 'tamamen düzeldim artık ilaca ihtiyacım yok!' düşüncesi ile ilaçların bırakılması bu kötü sonuçları doğurabilir. 

Özellikle organ naklinden sonraki ilk aylar içinde akut rejeksiyon (organ reddi) denilen tablo ile daha sık karşılaşılır. Bu tablo uygun olarak ve hemen tedavi edilmezse nakledilen organda kalıcı hasarlara ve organın kaybına yol açabilir. Bu nedenle transplantasyonun ilk günlerinden başlayarak rejeksiyon (red) gelişmesini engellemek amacı ile ilaçların dozları daha yüksek tutulur. 

İmmunosupressif ilaçların nakledilen organ çalıştığı sürece kullanılmaları zorunludur. 

Süre ilerledikçe akut red olasılığı azalır ve ilaçlar etkin oldukları en küçük dozlarla devam ettirilir. Aşağıda da ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi tüm immunosupressif ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak için gereğinden fazla dozlardan kaçınılmalıdır. 


Sandimmun Neoral (Siklosporin): 

Bu ilacın 1980'li yıllardan itibaren tedaviye girmesi ile transplantasyonda yeni bir dönem açılmış ve red oranlarında anlamlı düşmeler gözlenmiştir. Halen dünyada yaygın olarak kullanılan ilaçlardan biridir. 

Ülkemizde de 25 ve 100 mg'lık kapsüller ve çocuklar için bir mililitresinde 100mg içeren solüsyonlar halinde bulunmaktadır. İlaç iki eşit doz olarak 12 saatte bir alınmalıdır. Kapsüllerinin meyve suyu ile alınması mümkündür. 

Ancak greyfurt suyu ile birlikte alınmamalıdır. Bu durumda ilaç yeterince emilmez. 

Red olayının önlenmesinde başarı ile kullanılırken, akut red ortaya çıktıktan sonra etkisizdir. Kullanımı sırasında doz ayarlanması ilacın kan düzeylerine bakılarak kararlaştırılır. Siklosporin düzeyi ölçümü için kan verileceği zaman son dozdan sonra 12 saat geçmelidir. Yani o günün sabahında, kan örneği verildikten sonra ilaç alınmalıdır. 

Siklosporinin çok önemli yan etkileri de bulunmaktadır. 

Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür. 
* Tansiyon yüksekliği, 
* Böbrek fonksiyon bozukluğu, 
* Karaciğer testlerinde bozukluk, 
* Diş eti büyümesi, 
* Tüylenmede artış, 
* Ellerde titreme, 
* Vücutta uyuşukluk hissi, 
* İshal, 
* Bulantı, 
* Sıcak basması, 
* Baş ağrısı, 
* Şeker hastalığı, 
* Kan yağlarında yükselme, 
* Ürik asit yüksekliği 

Bu şikayetlerin tüm hastalarda olması beklenmez. Siklosporin alan hastalarda bu şikayetler geliştiğinde izlendikleri merkeze başvurmaları gerekir. 

Birçok ilacın sîklosporinle olumlu ya da olumsuz yönde ilişkisi vardır. Bu nedenle herhangi bir ilacı kullanmanız gerektiğinde siklosporinle birlikte kullanılıp kullanılamayacağını hekiminize danışmanız gereklidir. 


Prograf (Tacrolimus: FK506): 

Etki mekanizması yönünden siklosporine benzeyen bir ilaçtır. Red olaylarının gelişmesini engellemekle birlikte tedaviye direnç gösteren bazı akut red olaylarının geri döndürülmesinde de başarı ile kullanılabilir. 

Ülkemizde 1mg. ve 8mg.'lık kapsüller halinde bulunmaktadır. Kapsüllerin yemeklerden 1 saat önce ya da 2-3 saat sonra alınması gerekir. Kullanım sırasında dozajı ilacın kan seviyeleri ölçülerek belirlenir. Bu nedenle doz ölçümü yapılacağı gün ilaç alınmadan kan verilmelidir. Yan etkileri açısından siklosporinle arasında bazı farklıklıklar gözlenebilir. Özellikle kozmetik açıdan yan etkileri siklosporine göre daha azdır. 

Prograf'la ilgili yan etkiler şu şekilde sıralanabilir; 
* Tansiyon yüksekliği, 
* Böbrek fonksiyon bozukluğu, 
* Karaciğer testlerinde bozukluk, 
* Şeker hastalığı, 
* Ellerde titreme, 
* Vücutta uyuşukluk hissi, 
* Uyku bozuklukları, 
* Baş ağrısı. 

Bu yan etkilerin tümünün ortaya çıkması beklenmez. Transplantasyon sonrası uzun dönemde ilaç dozajındaki azalma ile birlikte yan etkilerin ortaya çıkma olasılığı da azalacaktır. 

Sandimmun da olduğu gibi Prograf için de birlikte kullanılan diğer ilaçlar büyük önem taşımaktadır. Bazı ilaçlar kan seviyesini azaltabilir, bazıları artırabilirler. 

Prograf, Sandimmun ya da diğer ilaçlarınıza bağlı olabileceğini düşündüğünüz yan etkilerin varlığında ilacınızı kesmeyiniz. 
Sizi izleyen hekiminize başvurunuz. 

Bu nedenle başka birimler tarafından önerilen ilaçları kullanmadan önce hekiminize danışmanızda yarar bulunmaktadır. 

Sizi izleyen hekiminiz almakta olduğunuz Sandimmun ya da Prograf'dan birini keserek diğerine geçebilir. 

Farklı nedenlerle yapılan bu değişiklik sonrasında hekiminizin önerdiği ilacı alırken hem Sandimmun, hem de Prograf'ı birlikte kullanmamaya dikkat ediniz. 


Cellcept (Mikofenolat mofetil): 

Son yıllarda kullanıma giren ilaçlardan birisidir. Sandimmun ya da Prografla birlikte kullanılabilir. Akut red olaylarını önlemenin yanında kronik dönemdeki red olayları üzerine de olumlu etkileri olabilir. 

250 ve 500 mg.'lık tabletler halinde bulunmaktadır. Genellikle günde 2 - 3 gr olarak kullanılabilir ve iki eşit doza bölünerek 12 saat ara ile alınır. İlacın aç karına ya da yemekten 2-3 saat sonra alınması gereklidir. 

Mide ve barsaklar üzerine olan yan etkileri ön planda görünür. Şiddetli bulantı, kusma ya da ishal nedeni ile bazı hastalar ilacı kesmek zorunda kalabilirler. Önemli bir yan etkisi de kan hücrelerini üreten kemik iliği üzerinedir. Bu şekilde ilaç kansızlığa ve beyaz seri hücrelerinde ileri derecede azalmaya neden olabilir. 

Cellcept aynı zamanda infeksiyonlara eğilimi artırır. Bu ilacı kullanan hastalarda bu yönden belirli aralıklarla kan sayımları yapılması faydalıdır ve gereğinde ilacın dozu azaltılır. 


İmuran (Azathiopurin): 

Transplantasyon tarihinin ilk yıllarından beri başarı ile kullanılan ilaçlardandır. Son senelerde yerini yavaş yavaş Cellcept'e bırakmaktadır. İlaç yapı ve etki mekanizması ile Cellcept'e benzer. 50 mg.'lık tabletlerinden hastanın kilosuna göre günde 50-150 mg arasında kullanılabilir. En önemli yan etkisi kemik iliği üzerine olan baskılayıcı etkisidir. Bu nedenle infeksiyon eğilimini artırır. Kansızlığa yol açabilir. Bunun yanında transplantasyon sonrası gelişen bazı cilt tümörlerinin gelişiminde etkili olabilmekte, saç dökülmesi, eklem ağrısı, karaciğer testlerinde bozukluklara neden olabilmektedir. Kan sayımlarına göre ilaç dozajında azaltmalar yapılabilir. 


Kortizon içeren ilaçlar (Prednol, Deltacortril, Codelton): 

İmuran'la birlikte en eski dönemlerden beri kullanılan ilaçlardandır. Halen birçok merkez tarafından kullanılmaktadır. Transplantasyondan sonraki ilk günlerde yüksek dozlarda kullanılırken dozu giderek azaltılır. Çok değişik mekanizmalarla red olayını önlediğinden birçok yan etkisi olmasına rağmen tamamen vazgeçilebilecek bir ilaç değildir. Son senelerde daha etkin ilaçların çıkması ile hiç kortizon kullanılmadan da hastaların tedavi edilebileceği umudu vardır. 

Kortizonlu ilaçların sabah tok karna tek dozda alınması daha iyidir. 

İyi bilinen yan etkileri şu şekilde sıralanabilir; 

Vücut yağ dağlınınım böylece vücut şeklinin bozulması, karnın büyüyerek kol ve bacakların incelmesi, enfeksiyonlara eğilim, yara iyileşmesinde gecikme, psikolojik açıdan dengesizlik, iştah artışı, şişmanlama, ciltte incelmeler ve cildin kolay tahriş olması, morarmalar ortaya çıkması, sivilceler, tüylenme, yüksek tansiyon, kemiklerde erime, mide ülseri, şeker hastalığı, katarakt. 

Burada belirtilen yan etkiler ciddi boyutlara 
ulaştığında kortizonlu ilaçların bırakılması zorunlu 
hale gelebilir. 

Özellikle doğurma çağında olan ve hekimlerinin izniyle gebe kalan transplantasyonla hanımların bu durumu en kısa sürede hekimlerine bildirmeleri ilaç kullanımı açısından son derece önemlidir. Bu özel durumda, sizin ve bebeğinizin sağlığı için almakta olduğunuz ilaçlarda önemli değişiklikler yapılabilir. 

Bu bölümde anlatılan ilaçların tümü oldukça pahalı ilaçlardır. İlaçlarınızın sürekli temini için sosyal güvencenizin devam etmesi son derece önemlidir. 

Herhangi bir nedenle sosyal güvencenizi 
yitirip ilaçlarınızı temin edemeyecek duruma 
düştüğünüzde, bu durumu sizi izleyen ekibe hemen bildirmelisiniz. 


Tansiyon Düşürücü İlaçlar (Antihipertansifler): 

Transplantasyon sonrası hastaların büyük bir kesiminde hipertansiyonla karşılaşılır. Kullanmak zorunda olduğunuz Sandimmun, Prograf gibi ilaçlar hipertansiyona neden olabilmekte yada hipertansiyonun şiddetini artırmaktadırlar. 

Hipertansiyon tedavisinin temel prensibi olan ilaçsız tedavinin öncelikle uygulanması şarttır. Tuzsuz diyet, egzersiz ve kilo verilmesinden oluşan ilaçsız tedavi son derece önemlidir. Buna karşın özellikle ilaçların yan etkileri nedeni ile ilaçsız yöntemlerle tansiyonu düzenlemek çoğu hastada mümkün olmaz. Bu nedenle hemen hemen tüm hastaların hipertansiyon ilaçları kullanmaları zorunlu hale gelir. 

Hekiminizin başlamış olduğu tansiyon ilacını tansiyonunuz yüksek ölçüldüğünde değil sürekli olarak almanız gereklidir. Tansiyonunuz normal düzeylerde seyrediyorsa bu, almış olduğunuz ilaçlar sayesindedir. Bu durumda ilaçlarınızı bırakıp, tansiyonunuz yükseldiğinde tekrar almanız hatalı bir davranış olacaktır. 

Unutmayınız: 

Tansiyon değerinizin sürekli normal düzeylerde tutulması transplante böbreğinizin uzun ömürlü olmasına yardımcı olacaktır. 


Kalsiyum antagonistleri: 

Özellikle damarlar üzerine olumsuz etki yapan immunosupressif ilaçların olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi açısından bu gruptaki tansiyon ilaçları kullanılması en uygun ilaçlardır (İsoptin, Diltizem, Fibrocard, Altizem, vs.). Bu ilaçlar bir yandan hipertansiyonu tedavi ederlerken diğer yandan da Sandimmun ve Prografın gereken dozlarını azaltmak suretiyle daha ekonomik bir tedavi sağlamaktadırlar. 

Bu gruptaki ilaçların önemli yan etkileri kalpte ritm bozuklukları yapabilmeleri, ödem ve kabızlık oluşturabilmeleridir. 


ACE-inhibitörleri ve AT-II reseptör blokerleri: 

Bir diğer grup hipertansiyon ilacı ACE-inhibitörleri ve AT-II reseptör blokerleri denilen gruplardır. (Enapril, Inhibace, Sinopryl, Renitec, Delix, Cozaar, Diovan, Micardis, Pritor). Bu ilaçlar da tansi-yonu düşürmenin yanında böbrek içindeki basıncı da düşürerek böbrek üzerine olumlu etkiler yaratırlar. Transplantasyon sonrası dönemde ortaya çıkabilen idrarda protein çıkması (proteinüri) durumlarında da tercih edilen ilaçlardır. Ancak önemli yan etkileri nedeni ile mutlak hekim önerisi ve kontrolü ile kullanılmalıdır. 

Böbrek fonksiyonlarında bozukluğa yol açabilmeleri, kan potasyum düzeylerini tehlikeli biçimde artırabilmeleri ve kansızlığa yol açabilmeleri önemli yan etkileridir. Özellikle ACE-I grubu ilaçlar bazı hastalarda şiddetli ve inatçı bir öksürüğe neden olmaları nedeni ile kullanılamazlar. 

Sıkça kullanılan bu iki grup dışında alfa blokerler (Cardura, Doksura), diüretikler (Lasix, Furomid, Fiudex, Fludin), beta blokerler (Beloc, Prent, Dideral, Nortan), diğer kalsiyum antagonistleri (Adalat Crono, Norvasc, Amlodis, Amlocard, Vasocard, Baypress, Dyna-Circ) de başarı ile kullanılabilir. 

Unutulmamalıdır ki her tansiyon ilacının kendine has etki ve yan etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle hiçbir ilaca kendiniz başlamayınız. Tansiyonunuzun düzensiz gittiğini gözlemlediğinizde hekiminize danışınız.

1. Canlı veya kadavra vericilerden transplantasyon yapılacak adayların hazırlıkları arasında bir fark var mıdır? 

Hayır, Kadavra böbreği bekleme listesindeki adaylar da tıpkı canlı vericiden transplantasyon yapılacak adaylar gibi incelenir. Ancak bir kadavra böbreği bulunma olasılığının ne zaman gerçekleşeceği belli olmadığı için. zaman geçtikçe önceden yapılmış muayene le bazı laboratuar incelemelerinde değişiklikler olabilir. Bu nedenle kadavra böbreği bekleme listesindeki hastaların belli aralıklarla, fizik muayene ve laboratuar incelemeleri yineletmeleri ger eklidir. Kısaca; kadavra böbreği bekleyen hastalar ameliyata her an hazır durumda olabilir. 


2. Transplantasyon adayı hastaların kendi böbreklerine herhangi bir müdahale yapılır mı? 

Genellikle hastaların kendi böbreklerine dokunulmaz. Ancak, inatçı hipertansiyon, böbreklerde tedaviye dirençli infeksiyon, idrarın mesaneden böbreğe taşması, çok büyük kistik böbrekler söz konusu ise, hastalıklı böbrekler çıkarılır. Bu ameliyat bazı merkezlerde transplantasyondan önce yapılır ve 3-4 hafta sonra yeni böbrek takılır. Bazı merkezlerde ise böbrek nakli ameliyatı yapılırken aynı anda hastanın kendi böbrekleri de çıkarılır. Yalnız her iki ameliyatın aynı seansta yapılması oldukça uzun sürer ve biraz daha risklidir. 


3. Kadavra böbrek listesine kayıtlı hastalar için bekleme süresi ne kadardır? 

ÜIkemizde bugün için kesin bir süre belirtmek mümkün değildir. Listeye çok yeni giren bir hasta, uygun tipte böbrek çıkması ile kısa zamanda transplantasyon şansına kavuşabileceği gibi bazen de uygun bir böbrek çıkmadığı için uzun süre beklenebilir. Olanaklar elverdiğince, uygun böbrek çıktığında daha uzun süre beklemiş olan hastaya öncelik tanınır. Halkımızın bilinçlenerek daha fazla organ bağışında bulunması bekleme süresini kısaltacaktır. 

Halkımızın bilinçlenerek daha fazla organ 
bağışında bulunması bekleme süresini kısaltacaktır. 


4. Kadavra böbrek bulunduğunda hastalara nasıl haber verilir? 

Transplantasyon ünitesinde bilgisayarda kadavra böbreği bekleyen tüm hastaların telefon numaraları kayıtlıdır. Uygun bir kadavra böbreği çıktığında günün herhangi bir saatinde size telefonla haber verilere!,, transplantasyon ünitesine gelmeniz istenecektir. Size daha kolay ve kısa sürede haber verebilmemiz için. varsa, birden fazla telefon numaranızı ve yakınlarınızın da telefon numaralarını bildirmeniz faydalıdır. 

Telefon numaranızda bir değişiklik olduğunda 
bunu hemen üniteye bildirmelisiniz. 


5. Böbrek bulunduğu haberi ile transplantasyon ünitesine çağrılmanız mutlaka böbreğin size takılacağı anlamına mı gelir? 

Hayır. Bir kadavradan elde edilen iki böbrek için yaklaşık 10 hasta üniteye çağrılmaktadır. Burada, hemen yapılan fizik muayene ve acil laboratuar incelemeleri sonucunda, ünite hekimlerinden oluşan bir kurul tarafından karar verilmekte ve durumu en uygun olan 2 hastaya böbrek takılmaktadır. Böbrek takılmayanlara ise bunun nedenleri açıklanır ve hastalar evlerine gönderilir. 


6. Kadavra böbrek, transplantasyon için haber verildiğinde neler yapılmalıdır? 

Öncelikle bu saatten itibaren hiçbir şey yenilmemeli ve içilmemelidir. Bekleme listesindeki bu hastanın küçük bir çantada, kişisel eşyaları (pijama, terlik gibi) her an hazır olmalıdır. Özelikle şehir dışından gelecek hastaların telaşa kapılmamaları ve hazırlanmakla vakit kaybetmemeleri için önemlidir. Çağrıldığınızda yanınıza eşyaları da alarak en hızlı ulaşım aracı ile. uzak bir şehirde oturmaktaysanız mümkünse uçakla, üniteye gelmelisiniz. 


7.Kadavra böbreğin size takılmasına karar verildiğinde ne tür işlemler yapılacaktır? 

Bu karardan sonra, artık hastanede kalacaksınız. O gün diyalize girmediyseniz acil olarak hemodiyalize alınacak ve bitiminde transplantasyon ünitesine yatırılacaksınız. Gerekli ameliyat hazırlıkları ve transplantasyon öncesi ilaç uygulamalarından sonra böbrek nakli ameliyatına alınacaksınız. 

Artık yeni böbreğiniz takılacak ve sizin için yeni bir yaşam dönemi başlayacaktır. 

Böbrek nakli olduktan sonra sizleri artık yeni bir yaşam bekliyor. Yeni böbreğinizle ömür boyu sağlıklı yaşamanız mümkün. Diyaliz dönemine göre daha az kısıtlamalı bir yaşam. Ancak burada da bazı kurallar var. Sağlıklı, kaliteli bir yaşam için pek çok şey sizin elinizde. Doktorlarınız, hemşireleriniz ve size yardımcı olacak diğer sağlık görevlileriyle tam bir işbirliği içinde olmanız sizi daha mutlu kılacaktır. 

Böbrek nakli olduktan sonra hastanın sosyal hayata dönmesi, normal bir aile ve ev hayatı sürdürmesi, daha önceden yaptığı işini yapması mümkündür. Böbrek naklinden sonra beden gücünün yerine gelmesi bir süre alabilir. Naklin ilk aylarında özellikle enfeksiyon hastalıklarından korunmak için hasta kısıtlı bir hayat sürdürmek zorundadır; bu sebeple uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunlar hem böbreğin, hem de hastanın korunması açısından önemlidir. Burada önemli bazı kurallar hatırlatılmıştır. 

Naklin ilk 3 ayında bir Hasta Not Defteri hazırlamanız, tansiyon, ateş ve kan basıncı takibiniz açısından size ve sizi takip eden ekibe kolaylıklar sağlar. Bu deftere; 

1. Günlük ateş takibini (sabah ve akşam), 

2. Günlük ağırlık takibini, 

3. Günlük tansiyon takibini kaydetmelisiniz, 

Tansiyon hep aynı koldan 5 dakika istirahat ettikten sonra ölçülmelidir. Tansiyon ölçtürmeden 30 dakika önce çay, kahve ve sigara içilmemelidir. Digital (bilekten ölçen) otomatik tansiyon aletlerinin kan basıncını yanlış ölçebileceğini hatırda tutunuz, İstirahat sırasında ölçülen tansiyonun 135/85 - 125/75 mm Hg arasında olması normaldir. 

4. Günlük idrar takibine ve ayrıca aşağıdaki noktalara dikkat ediniz. 

5. İlaçları doktorun söylediği biçimde., aynı saatte alınız ve kendi kendinize ilaç dozunu ve miktarını değiştirmeyiniz ve doktora danışmadan ilaç almayınız. 

6. İlk 3 ay lokanta, sinema, otobüs, tren, kahvehane, tiyatro, düğün, nisan, sünnet düğünü gibi halka açık ve kalabalık yerlere gitmeyiniz. 

7. İlk 3 ayda, bir odada iki veya daha çok kişi olduğunda mutlaka maske takınız. 

8. Ellerinizi sık sık yıkayınız, vücut ve diş temizliğine dikkat ediniz. 

9. Kuş beslemeyiniz ve bahçe ve bitkilerle doktor izin verinceye kadar uğraşmayınız. 

10. Beş kilogramın üzerinde ağırlık taşımamaya gayret ediniz. 

11. Böbrek üzerine bastırmayınız veya buraya baskıya neden olacak egsersiz yapmayınız. 

12. ilk bir ay kesinlikle araba kullanmayınız. 

13. Sigara içmeyiniz. 

14. Alkolden uzak durunuz. 

BESLENME 

Böbrek nakli olduktan sonra zararlı maddelerin yeni böbrek tarafından kandan hızla temizlenmesiyle hastanın iştahı açılır. Öte yandan yeni ve normal bir hayata kavuşmak da iştah üzerinde olumlu etki yapar. Aynı zamanda kortizonlu ilaçların (Deltacortil, Prednol, Codelton vb.) iştahı arttırdığı da unutulmamalıdır. Bu nedenler ile çoğu kez hastalar böbrek nakli olduktan sonra çok yemek yiyerek kilo alırlar. 

Diyetteki kısıtlamalar, transplantasyon yapıldıktan sonra, diyaliz dönemine oranla çok azalacaktır. Ancak bu dönemde de uyulması gereken önemli kurallar vardır. 

Kilo artışı ile metabolizma sonucunda ortaya çıkan ve böbrek tarafından uzaklaştırılan atık ürünlerin miktarı artar; bu da böbreğe ayrı bir yük getirir ve böbreğin zarar görme olasılığı artar. Ayrıca aşırı yemek kan şekerinde de yükselmeye neden olabilir. 

Böbrek nakli olduktan sonra: 

İştahınızı frenlemeye çalışmalısınız, lîıınnn için sofraların: ve sade hazırlayınız. Yağsız veya az sıvı yağlı salataları bolca yiyerek açlığınızı bastırmaya çalışınız. Yemekleri küçük tabaklara koyup, lokmalarınızı uzun süre çiğneyiniz. Yemek sırasında su veya düşük kalorili içecekler içiniz. 

Yemekleri doktorunuz aksine bir şey söylemedikçe az tuzlu pişiriniz. Tuzsuz yemek iştahınızı azaltır. Tuzla muamele edilmemiş baharatları kullanmanızda sakınca yoktıır. 

Kan yağlarınızın (kolesterol ve trigliserid) normal olması için kolesterolü yükseltecek gıdalardan kaçınmalısınız. 

Yemeklerinizi zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü gibi sıvı yağlarla pişiriniz. Katı yağ yerine buzdolabında yumuşak kalan yağları tercih ediniz. 

Kızartma yerine ızgara, teflon tavada yağsız pişirme, bullarda pişirme gibi yöntemleri kullanınız. Mümkün olduğunca az ekmek yiyiniz. Temizliğinden emin olmadığınız yerlerde yemek yemeyiniz. 

Bal, çikolata, reçel, marmelat ve pasta gibi çok fazla şeker içeren gıdalar kan şekeri yüksek olan hastalarda kesinlikle yasaldır. Kan şekeri normal olan hastaların da bunlardan fazla tüketmeleri uygun değildir. 

Cips, çerez, kuru yemiş gibi atıştırmalık gıdalar sizin için zararlıdır. Bunlardan kaçınmaya özen gösteriniz. Konserve gıdalardan, hazır yemeklerden kaçınınız. Düzenli egzersiz yapmanız hem iştahınızı azaltacak hem de kilo almanızı engelleyecektir. 

Yeni uğraşlar edinmeniz, içinizdeki sanatkarı uyandırmak için çeşitli el işleri ve maket yapma, değişik konularda kitap okuma, satranç öğrenme gibi faaliyetlerde bulunmanız iştahı frenleyecek ve sizi sıkıntılı düşüncelerden uzak tutacaktır. 

Kolesterol içeren Gıdalar 

Kolesterol sadece hayvansal gıdalarda bulunur. Yumurta sarısı ve beyin en zengin kolesterol kaynaklarıdır. Tereyağı, karaciğer, beyin, böbrek, dalak, dil gibi sakatatlar, karides, kalamar gibi deniz ürünleri, kırmızı et, süt ve süt ürünleri de fazla miktarda kolesterol içerirler. 

Eğer ek olarak yüksek tansiyon ve kalp hastalığınız yoksa günlük diyetinizi aşağıdaki gibi düzenleyebilirsiniz: 

Sıvı yağ ve buzdolabında yumuşak olan yağlarla yemek yapılmalıdır. 

Derisi alınmış tavuk, hindi ve balık eti serbestçe kullanıla bilet halde yağı alınmış kırınızı et az miktarda kullanılmalıdır. 

Az yağlı süt, az yağlı ve tuzu alınmış peynir yenebilir. Günde, iki kez 30-35 gram beyaz peynir (sabah ve ikindi), bir veya iki bardak (200 mi) süt ve günde bir kase yoğurt uygun miktarlardır. 

Yumurta haftada iki gün yenilebilir. Eğer kolesterol yüksekliği yoksa sadece beyazı daha fazla da alınabilir. 

Etsiz sebze yemekleri ve salatalar istenildiği kadar tüketilebilir. Muz, üzüm gibi meyveler fazla şeker içerirler, fazla yememeye dikkat etmek gereklidir. Günde iki porsiyon meyve yenebilir (orta boy bir adet elma, orta boy bir adet portakal, orta boy bir adet şeftali, orta boy bir adet armut, yarım muz, 3-4 adet kayısı, 10-12 adet kiraz, 8-10 adet çilek, 2 adet incir, 15-20 tane üzüm, bir dilini karpuz, bir dilim kavun, 2-3 adet mürdüm eriğinin her biri bir porsiyondur.) 

Günde 3-4 ince dilini ekmek tüketilebilir. Hepsi aynı günde, olmamak üzere pilav, makarna, yağsız veya az sıvı yağlı yoğurt ilavesiyle mantı haşlanıp yenebilir. 

Süt ve yoğurt yerine muhallebi, sütlaç yenilebilir. 

EGZERSİZ VE SPOR 

Böbrek nakli olmuş hastaların iş ve egzersiz yapabilme güçleri hemodiyaliz ve periton diyalizi hastalarından daha iyidir ve normal insanlara yakındır. Ancak bu, nakilli hastaların her istedikleri egzersiz programı ve sporu yapabilecekleri anlamına gelmez. 

Spor yapmaktaki amaç daha sağlıklı bir bedene sahip olmak ve ilaçların yaratacağı yan etkileri en aza indirgemek olmalıdır. 

Egzersize başlamak için böbrek naklinden sonra en az 6 hafta beklemek gereklidir. Önceleri, kortizonlu ilaçlara bağlı olarak adale zafiyeti (kas güçsüzlüğü) olabilir. Yapılacak egzersiz kasın çalışma gücünü arttıracak, tansiyonu düşürecek ve böbreklere yük bindirmeyecek şekilde olmalıdır. Aerobik, düz bisiklet sürmek, yürüyüş, temiz bir denizde yüzmek hem kalp ve akciğer hem de kas iskelet sistemi için en iyi, en güvenilir egzersizlerdir. Haftada en az 2 veya 3 kez 30-40 dakikalık (en fazla 180 dakika /hafta) hareket uygun olur. 

Hastaların, vücutlarına darbe gelecek futbol, voleybol, basketbol, tenis, judo vb., sporları kesinlikle yapmamaları, ağırlık kaldırarak vücut geliştirmeye çalışmamaları gerekir. 

Egzersiz yapmadan önce; 

Doktorunuza kalp ve iskelet sisteminin egzersiz için uygun olup olmadığı ve en iyi egzersizin ne olduğunu danışınız. 

Yavaş yavaş başlayıp giderek egzersiz miktarını artırınız. 

Çok soğuk ve çok sıcak ortamlarda egzersiz yapmayınız. 

Egzersiz yaparken pamuklu ve teri emecek giysileri tercih ediniz. o Egzersizin bir yarış olmadığını, amacın ilaçlara bağlı ortaya çıkacak kas ve iskelet sistemini ilgilendiren yan etkileri en aza indirmek, kilo vermek, tansiyonu düşürmek, psikolojik rahatlama sağlamak için bir araç olduğunu biliniz. 

Egzersize bağlı bir problem 
ortaya çıktığında doktorunuza 
danışınız. 

CİNSEL HAYAT 

Böbrek naklinden sonra hem kadın hem erkek hastaların çoğunda diyalize girdikleri döneme göre cinsel arzu ve cinsel güçte artma ortaya çıkar. Böbrek nakli ile vücuttaki hormonlar düzene girer; örneğin hemodiyalizde iken adet görmeyen kadın hastalar adet görmeye başlarlar. Aynı şekilde, erkek hastalarda da diyaliz dönemine göre cinsel güçte belirgin düzelmeler görülür. Ancak, yine de bazı hastalarda ilaçlara ve esas hastalıklarına bağlı olarak (örneğin şeker hastalığı) cinsel güçte azalma (iktidarsızlık) ortaya çıkabilir. Bazen de çocuk sahibi olmamak bir problem olarak karşımıza çıkar. 

Erkek hastalarda ortaya çıktığında çok rahatsız edici olan, cinsel güç azalması tedavi edilebilir bir durumdur. Böyle şikayeti olan hastaların takip eden doktorlarına bunu danışmaları halinde gerekli incelemelerden sonra yakınmalarından tamamen kurtulmaları mümkündür. 

Cinsel problemler, her insanının karşılaşacağı 
sorunlardandır. Lütfen doktorunuzdan size bir zaman 
ayırmasını isteyerek bu tip problemlerinizi iletiniz ve 
çözümlerini talep ediniz. Doktorunuza, aile ile 
hayatınızda sorunlara neden olabilecek bu tip 
rahatsızlıkların çözümü için eşinizle de beraber 
başvurabilirsiniz.. 

Böbrek nakli olmuş kadınlarda ise nakilden sonra adet bozuklukları, az veya çok adet görme, düzensiz adet görme yakınmaları olabilir. Bunun için kadın-doğum doktorları ile temasa geçerek tedavi planlanır. 

İlk 6 hafta cinsel ilişkide bulunmamalısınız. Daha sonrası doktorunuzla konuşarak cinsel ilişkiye başlayabilirsiniz. 

Eşlerden birinde akıntılı bir hastalık varsa mutlaka prezervatif kullanılmalı ve tedavi için doktora beraber başvurulmalıdır. 

Çok eşi olanlarla ilişkiye girmekle ve/veya evlilik dışı ilişkilerle cinsel hastalık kapma ihtimali çok fazladır. Bu tip ilişkilerden kaçınınız. 

Önemli bir problem de nakilden sonra tekrar normale dönen yumurtalık fonksiyonu nedeniyle istenmeden hamile kalınmasıdır. 

Doğum kontrolü için doğum kontrol hapları yasak değildir; ancak kalp, damar sisteminde problemlere yol açabilirler, ayrıca yüksek tansiyonlu hastalar için bu ilaçlar uygun değildir. Spiral kullanmaktan kaçınınız. Takvim yöntemi güvenli bir yöntem değildir. En iyi yöntem erkeklerin prezervatif kullanmasıdır. 

Böbrek nakli olduktan sonra isteyen erkek ve hanım hastalar çocuk sahibi olabilirler. Ancak hanımların böbrek naklinin üzerinden 2 yıl geçmeden hamile kalmaları uygun değildir. Hamile kalmadan önce doktora danışmak gereklidir. Eğer hamilelik yeni böbreğinize yük getirecekse hamile kalmaktan kaçınınız. Bu durumu eşinizle beraber doktorunuzla konuşunuz. 

Hamilelik döneminde yakın takibiniz zorunludur. Hamileyseniz hem doğum doktorunuzun hem de böbrek doktorunuzun öğütlerine uyunuz. 

SOSYAL HAYAT 

Ameliyattan 3 ay sonra işinize dönebilirsiniz. Ancak yaptığınız iş konusunda doktorunuza bilgi vermeniz gereklidir. Uygun bulunmaz ise iş değişikliği yapmanız gerekebilir. 

Öğrenciyseniz okulunuza gidebilirsiniz. Ancak; okullar, fabrikalar gibi kalabalık yerlerde grip gibi enfeksiyon hastalıklarına yakalanma ihtimali fazladır. Kış mevsiminde korunmaya dikkat etmek gereklidir. Grip aşısı olunmasında fayda vardır. 

Nakilden sonra seyahat etmenizde sakınca yoktur. Ancak uzun mesafeli gezilerden önce doktorunuza danışmalı, yanınıza yeterince ilaç almalı, sizi ve hastalığınızı tanıtan bir kart veya rapor bulundurmalı ve gittiğiniz yerde karşılaşacağınız bir problem olduğunda başvurabileceğiniz nakil merkezi veya doktorun adresi ve telefonunu önceden kaydetmelisiniz. 

Organ nakilli hastalar ilaçlarını düzenli kullanıp takiplerine düzenli geldikleri takdirde önemli bir problemle karşılaşmadan uzun yıllar sağlıklı olarak yaşayabilirler. Tüm hayatınızı nakledilmiş böbreğinize odaklamayınız, çünkü organ kaybetme endişe ve korkusu önemli bir stres nedenidir. Stres ise çağımızın en önemli hastalıklarından birisidir. 

Ayrıca, konuya ve hastalığınızla ilgili olarak gelişigüzel kişilerin bilgilerine itibar etmeyiniz. Problemlerinizi doktorunuzla açık seçik olarak konuşunuz. Gerekirse psikolojik destek de isteyebilirsiniz.

ANLAŞMALI KURUMLAR ve KVKK Dokumanları

SGK, Akbank, Türkiye İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası /// KVKK Dokumanları 

 

 

Sosyal Güvenlik Kurumu
Türkiye İş Bankası
Akbankası
Türkiye Yapı ve Kredi Bankası
KVKK Dokumanları

Communication & Soutien

  • Adresse      : Girne Mah. Girne Cad. 139/1 34843 Maltepe - İstanbul - TÜRKİYE
  • Courriel : info@kucukyalidiyaliz.com
  • Téléphone  : +90 (216) 366 81 18
  • Fax         : +90 (216) 366 35 40
Küçükyali Diyaliz Merkezi adıyla faaliyet gösteren Tokgöz Dializ Hizmetleri Limited Şirketi olarak internet sitesi çerez süreci için Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygul olarak işleyeceğimiz verilerinizle ilgili haklarınızı içeren aydınlatma metnine buradan ulaşabilirsiniz. Çerez Politikası.Kabul Ediyorum